Yetmez ama Evet

ANSIKLOPEDI

4/22/20252 min read

Yetmez ama Evet Nedir?
Yetmez ama Evet Nedir?

2010 yılında gerçekleştirilen anayasa değişikliği referandumu, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki kırılma anlarından biri olarak kayıtlara geçmiştir. AKP iktidarının yargı düzeni başta olmak üzere birçok kurumsal yapıyı yeniden dizayn etmeyi hedeflediği bu değişiklik paketine destek veren ve kendilerine “Yetmez ama Evetçiler” diyen çevreler, bu sürecin en tartışmalı figürlerinden biri haline gelmiştir.

Bu kampanya, büyük oranda liberal sol çevreler, bazı aydınlar, yazarlar, akademisyenler ve sivil toplum temsilcileri tarafından yürütülmüştür. Kampanyanın temel iddiası, değişikliklerin "demokratikleşme" yönünde bir adım olduğu, ancak yeterli olmadığıydı. Buradan hareketle "Yetmez ama Evet" sloganı, bu değişikliklere eleştirel ama destekleyici bir tutum alındığını ifade eden bir söylem olarak doğmuştur. Ancak bu sözde “eleştirel destek”, kısa sürede tam teslimiyete ve Cumhuriyet değerlerinden kopuşa dönüşmüştür.

2010 referandumunda yapılan değişikliklerin en kritik noktası, Anayasa Mahkemesi ve HSYK gibi yargı kurumlarının yapısının tamamen siyasal iktidarın kontrolüne açık hale getirilmesiydi. “Yetmez ama Evet” diyerek bu süreci meşrulaştıranlar, aslında Cumhuriyet’in kuvvetler ayrılığı ilkesini, yargı bağımsızlığını ve kurucu hukuk düzenini doğrudan hedef alan bir dönüşümün dolaylı aktörleri hâline geldiler.

Bu kampanyaya katılan kimi isimler –ki aralarında tanınmış yazarlar, gazeteciler ve akademisyenler de vardı– kendi fikir dünyalarında askerî vesayetle hesaplaştıklarını düşünseler de, fiiliyatta yaptıkları şey, sivil görünümlü otoriter bir rejimin önünü açmak oldu. Üstelik bu dönüşüm, liberal bir anayasa vaadiyle ambalajlanarak sunuldu; ama ortaya çıkan gerçek, hukuk devletinin çöküşü ve muhalefetin tasfiye edildiği bir karanlık dönemdi.

15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi ve onu izleyen OHAL süreciyle birlikte, 2010 referandumunun FETÖ eliyle kurgulanan yapısal bir tuzak olduğu net biçimde görülmüştür. O dönem “yetmez ama evet” diyen pek çok isim, ya suskunluğa gömülmüş ya da yanıldıklarını kabul etmek zorunda kalmıştır. Ancak zararın büyüklüğü, geç gelen pişmanlıklarla telafi edilemeyecek düzeydedir.

Bugün “Yetmez ama Evet” kampanyası, Türkiye'nin Cumhuriyet kurumlarının çözülmesinde, liberal görünümlü işbirlikçi bir tutumun tarihi bir örneği olarak hatırlanmaktadır. Bu süreç, Kemalist devrimin kurumlarının nasıl adım adım itibarsızlaştırıldığını ve yerlerine ne olduğu belirsiz, denetimsiz yapılar kurulduğunu göstermektedir. O günün “yetmez ama evet”çileri, ne yazık ki bir anayasa değişikliğine değil, rejim değişikliğine mühür basmışlardır.