Türkiye’de Kadın Sorunu

TÜM YAZILARİDEOLOJI

Selvet Ergün

2/18/20203 min read

Bir toplumda kadının yeri o toplumun gelişmişlik seviyesi ile doğrudan ilgilidir. Eğer bir toplumda kadının yeri tartışılıyorsa bu konuda yazılıp çiziliyorsa elbette ortada bir sorun var demektir.

Bugün Türkiye’de kadının yeri ve kadın hakları için mücadele veren feminist hareket, dernek, sivil toplum kuruluşu ve oluşumlar; belli bir ideolojiye hizmet etmediğini, yalnızca “özgür kadın” sloganlarıyla faaliyet gösterdiklerini iddia etseler bile çoğu bir ideoloji barındırır. Daha fazla kitleye ulaşmak ortak bir tabanda örgütlenme fikrini üretirken Türkiye gerçeğini göz ardı etmekteler. Çoğu kadın oluşumu ne Cumhuriyetle kazanılan haklardan ne de bu hakları Türk kadınına kazandıran Gazi Mustafa Kemal’den bahsediyor. Kadın sorununa ideolojik pencereden bakmak yanlıştır. Ancak bu sorunu ele alırken Cumhuriyet kazanımlarına değinmemek Atatürk’ü unutturma çabasının bazı feminist cenahlardan da iyi uygulanmakta olduğunu gösterir.

Bugün Türkiye’de feminist hareketi temsil eden bu oluşumlar eşitlikten uzak söylemlerle eşitliği savunduklarını iddia ediyorlar. 8 Mart, 25 Kasım gibi günlerde feminist hareketin ve dahası ülke gerçeklerinin mantalitesiyle hiç uyuşmayan sloganlarla(1) caddeleri mora boyamaya devam ediyorlar. Bu eylemler halkın büyük çoğunluğunun gözünde olumlu izlenim bırakmadığı gibi zaten kadın düşmanı olan bir iktidar varken kadın mücadelesini çok farklı bir noktaya taşıyor. Bu oluşumların ürettikleri tezin karşı tezi üretilmediği sürece soruna çözüm bulunamadığı gibi bir sentez de yaratılamaz. Eşitlik gerçekten bu marjinal eylem ve söylemlerle sağlanabilir mi?

Kadın mücadelesi şiddete, tacize karşı yapılan eylemlerle tabi ki dinamizmi sağlıyor ancak hukuk sistemindeki boşluklar doldurulmadıkça, devlet şiddetin önüne geçmek için yaptırımları(2) ‘tam olarak’ uygulanmadığı sürece bu sorun katlanarak artacaktır.

Mevcut durumda bir yanda bazıları terör örgütünü bile destekleyen marjinal sol ve ılımlı sol ‘kadın’ ismi altındaki oluşumlar var. Bunlar Kemalist Devrimin tepeden inme olduğunu, kadın haklarının mücadele ile kazanılması gerektiğini savunuyor ve Sabiha Gökçen gibi örnekleri ‘militarizm’ olarak değerlendiriliyor. Hatta Şirin Tekeli’ye göre Türk kadınlığı Türk Kadınlar Birliği’nin dağılmasından sonra feminizme sırt çevirerek Kemalizm’le bütünleşmiştir.(3) Tekeli burada gerçekten feminizmin nihai hedefi olan eşitlikten yana ise Kemalizm’le ters düşmemesi gerekirdi. Türkiye gerçeğine taban tabana zıt olan bu oluşumlar her ne kadar reddetseler de Anadolu kadını, kurtuluşunun Kemalizm’den geçtiğini iyi biliyor.

Diğer yanda ise “Kemalizm kadını sildi ve ataerkilliği yeniden üretti” tezini(4) laikliğe saldırarak açıklayan ‘islami feministler’ yer alıyor. Bu kesim din ve türban üzerinden yaptıkları açıklamanın ötesine geçememekle iktidar desteği sayesinde güçlerini artırmaya devam ediyorlar.

NASIL BİR TÜRKİYE?

Gerçekten bu iki cenahtan birisi bahsettikleri ‘kadının kurtuluşu’ veya ‘kadın erkek eşitliğini’ sağlayabilir mi? Peki her iki görüşe de katılmayan biz Atatürkçü kadınlar bu düzende neredeyiz? Kemalist kadınların büyük kısmı pasifize edilmiş, bir kısmı perde arkasını göremeyecek bahsedilen kitlelerin ardından sürüklenmiştir. Bugün bizler daha 1930’lu yıllarda tüm Avrupa’dan önce zor koşullarda ulaştığımız haklarımıza sahip çıkmalıyız. Feminist gruplar ve iktidarın dengeli karşıtlığıyla bütünleşmiş, kökleşmiş bu düzenin karşısında; ancak bir arada, örgütlü olmalıyız.

Ulu önderin gerek mecliste(5) gerekse de toplumda çok fazla mücadele vererek ulaştırdığı bu noktanın kıymetini bilmeli, anlamalı ve ilerletmeliyiz. Bu da ancak ülkenin yeniden kurucu değerlerini kazanmasıyla mümkün olabilir. Kemalist Türkiye’nin sonucu olan ‘kadının hayatın her alanında olması’ için mücadele vermeli, kendimizi geliştirmeliyiz. Kadını geri plana iten tüm uygulamaların karşısında durmalı hatta ortadan kaldırmalıyız.

Biz yalnızca erillik ile değil aynı zamanda saptırılmış feminizm algısıyla damücadele etmeliyiz. Bunun kolay olmayacağı aşikardır; ancak imkansız da değildir. “Bunu nasıl başaracağız?” sorusunun yanıtını ise ileriki sayılarda arayacağız…

Selvet ERGÜN

DİPNOT:

(1) https://www.google.com.tr/search?q=8+mart+sloganlari&client=ms-android-a1-longcheer-rev&prmd=imsvn&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwjK3PKAtZ_dAhUBJFAKHe7eC-4Q_AUIESgB&biw=412&bih=604&dpr=2.63#imgrc=Y3iup5gzDdBZPM:

(2)httpp://www.hurriyet.com.tr/gundem/es-katiline-tahrik-ve-iyi-hal-indirimi-40808210

(3)Leyla Kırkpınar, Türkiye’de Toplumsal Değişme Ve Kadın, TC Kültür Bakanlığı Yayınları/ Kültür Eserleri Dizisi, Ankara 2001, s.s 320

(4) http://m.gazetevatan.com/kemalizm-kadinlari-sildi-514016-medya/

(5) http://mesalehaber.com/turk-kadininin-siyasal-kazanimlarindan-bir-kesit/