Genel

TÜRKİYE’DE FUTBOLUN TARİHSEL SÜRECİ

Dünyanın bir numaralı spor dalı olarak anılan futbolun ülkemizde Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan yolculuğunu, profesyonelliğe geçiş sürecini, 1960’lı yıllardan başlayarak günümüze ulaşan yozlaşmış boyutunu bu yazımızda kaleme almaya çalıştım…

ÜLKEMİZDE FUTBOLUN TARİHSEL SÜRECİ

ERKEN DÖNEM

Osmanlı Döneminde 1875 yılında Selanik’te başlayan futbol heyecanı, zaman içinde İzmir Bornova’ya kadar yayılmıştır.  Futbolu bu topraklarda ilk oynayanlar Müslüman olmayan azınlıklar olurken, özellikle İzmir ve Selanik’te yaşayan Rum, Ermeni, İtalyan ve İngilizler kendi aralarında kurdukları takım ve kulüplerde futbol oynamaya başlamışlardır. 1877 yılında İstanbul’da oynanan İzmir Karması ile İstanbul Karması futbol karşılaşması, şu anki topraklarımızda (Türk topraklarında) yapılan ilk futbol karşılaşması olarak kayıtlara geçmiştir.      İlk Türk Takımı 1901 yılında İstanbul Kadıköy’de Fuat Hüsnü Bey ile Reşat Danyal Bey tarafından dikkatleri çekmemek için İngilizce isimle kurulan Black Stocking (Siyah Çoraplılar)futbol takımıdır. Aynı yıl bu takımın Rumlarla Papazın çayırında yapılan karşılaşma ise bir Türk Takımının ilk futbol müsabakası olarak tarihe geçmiştir ancak aynı yıl faaliyetine son verilmiştir.

“PAZAR LİGİ” KURULUYOR

İzmir’de futbolu ilk başlatan, yayılmasını sağlayan ve 1889 yılında İstanbul’a yerleşen James La Fontaine adlı kişi, 1902 yılında İngilizler ve Rumlardan oluşan ve İstanbul’un ilk kulübü olan Cadi-Keuy Football Club (Kadıköy Futbol Kulübü) kurdu. Aralarında çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle kulüpten ayrılık kararı alan İngiliz asıllılar, 1903 Moda-Football Club’ı (Moda Futbol Kulübü) kurdular. 1904’te Kadıköylü Rumlar Elpis Kulübünü, aynı yıl İngilizler Imogene  Futbol Takımıyla boy gösterdi. James La Fontaine, takımların çoğalmasıyla Pazar Ligi adıyla anılan ilk Lig’i düzenleme kararı aldı. 1904’te ilk Pazar Ligi Şampiyonluğunu Imogene Futbol Kulübü elde ederken 1905 yılında ise ipi göğüsleyen Cadi-keuy (Kadıköy) Futbol Kulübü oldu.

“İSTANBUL LİGİ” KURULUYOR

Pazar ligi katılımcıları 1903 yılında kurulan İstanbul Ligi’nde buluşur. İstanbul’da bir futbol liginin kurulması futbolun yayılmasını sağlamış ve arka arkaya futbol kulüpleri açılmıştır. Bu durum gençlerimizin de ilgisini çekmiş ve zaman içinde “biz niye bir futbol takımı kurmuyoruz?” düşüncesi hakim olmuştur.

1905 yılında o zamanki adıyla “Mekteb-i Sultani” şimdi ki Galatasaray Lisesi öğrencilerinden Ali Sami Yen’in girişimleri ile Galatasaray Futbol Takımı kurulmuştur. Galatasaray Futbol Takımı 1905-1906 sezonunda İstanbul Ligi’ne katılmış, 1907-1908 sezonunda ise kazandığı ilk Şampiyonluk ile Türk Futbolumuz için önemli bir başlangıç yapmıştır. 1905 yılında Galatasaray, 1907 yılında Fenerbahçe ve 1903 yılında kurulan ancak futbol branşında 1910 yılında faaliyete başlayan Beşiktaş ile birlikte Pazar Ligi’nde Türk futbolcular çoğunluğu ele geçirmişlerdir. İlk Türk futbolcusu 1910 yılında Galatasaray Futbol Takımı’nda oynayan Fuat Hüsnü Kayacan olmuştur.

Pazar Ligi, Cuma Ligi, İstanbul Türk İdman Birliği Ligi ve İstanbul Şampiyonluğu Ligi bu döneme ait önemli organizasyonlar olarak tarihteki yerlerini alırken, yaşanan savaşlar nedeniyle futbol yaklaşık 11 yıl oynanmamıştır. Tabii bu süreçte futbolun, Osmanlı toplumunda saray çevresi tarafından bir muhalefet aracı olarak algılanıp yasaklanmasını ve İkinci Meşrutiyet dönemiyle beraber tekrar özgürlüğüne kavuştuğunu ve İttihat ve Terakki döneminde yükselen Türkçülük akımının ise bir temsil aracı haline dönüştüğünü unutmamamız gerekir. İlerleyen süreçte İstanbul’dan sonra İzmir, Ankara, Eskişehir, Bursa, Adana ve Trabzon illerinde de futbol büyük bir hızla yayılmıştır. Özellikle İzmir’de ilk olarak 1912 yılında Karşıyaka, 1914 yılında Altay, 1923’de İzmirspor ve Altınordu, 1925 yılında Göztepe ve 1928 yılında Bucaspor kurulmuştur.

CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA ATILAN ADIMLAR

Cumhuriyetimizin ilk  döneminde, Ulu Önder Atatürk’ün önderliğinde ülkemizde, birçok alanda ciddi atılımlar ve yatırımlar gerçekleşmiştir. Yeni ulusun temellerinin atıldığı bu dönemde çağdaş medeniyetler seviyesine gelmek en büyük hedef olmuş, Bilim-Sanat-Spor alanlarında da yapılanmaya gidilmiştir. Cumhuriyetin ilanından önce 22 Mayıs 1922 tarihinde Türk İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ) resmen kuruldu ve Ali Sami (Yen) Bey başkanlık görevine seçildi. Cemiyetin kuruluşundan kısa bir süre sonra futbol, güreş ve atletizm federasyonlarının kuruluş süreçleri ise birbirini izledi.

Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte, Türk İdman Cemiyetleri İttifakı, Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün himayesinde, Başbakan İsmet İnönü’nün fahri başkanlığı altında bulunan, ülkenin çok sporlu ilk resmi spor örgütü olmuştur. 1923 yılında Türk İdman Cemiyetleri İttifakı’na bağlı 14 kulüpte toplam 827 sporcu; 1927 yılında 6.380, 1933 yılında ise 230 kulüpte 10.450, 1935 yılında 15.582 lisanslı sporcu ittifak bünyesinde kayıtlı olarak yer almıştır. TİCİ, hükümetin 1924 yılında aldığı 170 numaralı Kararname ile kamu yararına çalışan dernek statüsü kazanmıştır. TİCİ’nin kurulduktan sonra ilk önemli başarısı ise, 1924 yılında Paris’te yapılan olimpiyatlara Türkiye’nin katılımının sağlanması olmuştur.

Sporumuzun ilk teşkilatı olan Türk İdman Cemiyetleri İttifakı’nın kurulmasının ardından Yusuf Ziya Öniş başkanlığında yapılan toplantıda ilk Türk Futbol Federasyonu 1923 yılında kurulmuştur. TFF, 1904 yılında Uluslararası Futbol Federasyonu adıyla kurulan FIFA’ya başvurmuş ve 21 Mayıs 1923 tarihinde birliğin 26’ncı üyesi olmaya hak kazanmıştır.

CUMHURİYETİN İLANINDAN ÜÇ GÜN ÖNCE İLK MİLLİ MAÇ

Milli takımımızın ilk futbol maçı, Cumhuriyetin ilanından üç gün önce 26 Ekim 1923 tarihinde İstanbul Taksim Stadı‘nda Romanya ile oynanmış ve karşılaşma 2-2 sonuçlanmıştır. Milli takımımızı 1924 Yaz Olimpiyatları‘na hazırlaması için İskoçya’dan teknik adam Billy Hunter  getirilmiş, deneyimli teknik adam futbolcularımıza çağdaş futbolu tanıtan ilk kişi olmuştur. 1924 Paris Olimpiyatları’nda Çekoslovakya ile  oynanan ve 5-2 kaybedilen karşılaşma, milli takımımızın yurt dışındaki ilk karşılaşması olarak tarihte yerini almıştır. 1924 yılında Türkiye Futbol Şampiyonası adı altında ilk kez ülke çapında bir futbol şampiyonası düzenlenmiştir.

PROFESYONELLİĞE GEÇİŞ SÜRECİ

Futbolda Profesyonelliğe geçiş süreci ülkemizde çok partili döneme geçiş süreciyle paralellik gösterirken, 1950-1960 yılları arasında lig’de yer alan futbol kulüplerinde yöneticilik yapan isimlerin birçoğu dönemin iktidar partisi Demokrat Parti üyelerinden seçilmiştir. Amatör ruhun kaybolup, futbola siyasetin bulaşması ilk olarak o yıllara uzanır. Osman Kavrakoğlu, Zeki Rıza Sporel, Agah Erozan ve Medeni Berk gibi Demokrat Partili isimler futbol yönetiminde söz sahibi olan en etkili isimlerdir.  Çok partili hayatın ortaya çıkardığı atmosferde oy kaygısıyla özellikle Anadolu kentlerine  daha doğrusu seçmenlere kentin futbol takımını kurma, liglere sokma vaatleri de yerine getirilmeye çalışılmıştır.

1951 yılında artık futbol bir meslek dalı olarak kabul görmeye başlamış, Milli Küme adı altında oynanan ligimiz 1937’den 1943’e kadar Maarif Mükafatı, 1944’ten 1951’e kadar ise Milli Eğitim Kupası olarak anılmıştır. 1959 senesinde Milli Lig (bugünkü adıyla Süper Lig) kurulmuştur. 1954 yılında kurulan UEFA (Avrupa Futbol Birliği), 1962 yılında Türkiye’yi üyeliğe kabul etmiştir.

1963’te İkinci Lig, 1967’de Üçüncü Lig kurulmuş, 1970-1971 sezonunda Üçüncü Lig dört genişletilmiş grup halinde yeniden örgütlenmiştir. Salt Milli Lig’in üç büyük kente dayalı yatay örgütlenmesinden, özellikle bu iki ligin oluşumuyla dikey örgütlenmeye geçilmiş ve Türkiye’de spor artık futbolla özdeşleşmiştir ve Anadolu topraklarında “Kent Kulüpçülüğü” kavramı ortaya çıkmıştır. Türkiye ise futbol terörüyle ilk kez 1967 yılında tanışacaktır. 17 Eylül 1967 yılındaki Sivasspor-Kayserispor maçı, 40 kişinin ölümüne ve yüzlerce kişinin yaralanmasına sebep olacak, iki kent arasındaki sosyo-ekonomik rekabetin futbol yoluyla ölümcül bir kavgaya dönüşmesine ortam hazırlayacaktır. Yıllardır insanların bıçaklanarak ya da kurşunlanarak öldürüldüğü söylense de, otopsi raporlarına göre çıkan arbede de hepsi boğularak ve ezilerek hayatını kaybetmiştir. Yaşanan bu üzücü olay sonrası iki takım 23 yıl boyunca 1990’a kadar bir daha karşılaştırılmayacaktır.

1980 SONRASI FUTBOL VE SİYASET İLİŞKİSİ

Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’in futbola yakın müdahaleleriyle başlayan 80’lerin futbolunda futbola yapılan bariz iktidar müdahalesi, yönetimi devralan Turgut Özal döneminde etkilerini arttırarak devam ettirmiştir. Özal, kendinden önceki siyasiler gibi futbolun toplumsal etkilerini keşfetmiş, 16 Şubat 1988 günü yapılan profesyonel futbolun özerkliğine ilişkin toplantıdaki konuşmalarında Türkiye’de en fazla ilgi uyandıran sporun futbol olduğunu ve halkın morali üstündeki olumlu etkilerinden bahsetmiş, hatta futbolla ilgilenmenin politikacının zorunluluğu olduğunu ifade etmiştir. Aynı konuşmada kulüplerin mali meselelerinin de çözülmesi gerektiğini belirten Özal’ın iktidar döneminde, spora yapılan yardımlarda vergi muafiyeti gibi kolaylıklar getirilmiştir. Aslında bugün dört büyükler olarak adlandırılan kulüplerin 20,7 milyar liralık toplam borcunun temelleri de bu kolaylıktan! geliyor desek yanlış olmaz…

Üçüncü Lig’in bir seçim yatırımı olarak yeniden kurulduğu 1986 sezonunda Zonguldakpor, Boluspor, Kocaelispor ve Bursaspor kulüplerinin ligden düşme konusundaki itirazlarıyla bu kulüplerin 2. Lig’e düşmesi önlenmiştir, böylelikle 1987-1988 futbol sezonu, 20 takımla oynanmak zorunda bırakılmıştır. Bu dönemdeki ligde kalma ve şampiyonluk mücadeleleri, şike söylentilerine neden olmuş, olayların hukuki zemine, mahkemelere taşınmasını sağlamıştır.

80’li yılların sonunda ilk defa günlük spor gazetesi Fotospor çıkmış, siyasilerin futbola yaptıkları maddi ve manevi yatırımlarının karşılığı olarak artık basın tarafından da kar amaçlı kullanılacağının bir göstergesi olmuştur. Sürecin devamında 90’lı yıllarda spor sayfaları üç büyük İstanbul kulübüne tahsis edilmiştir.

2000’DEN GÜNÜMÜZE FUTBOLDA NELERİ HATIRLIYORUZ?

17 Mayıs 2000 tarihinde Galatasaray’ın UEFA Kupası zaferi, 2002 Dünya Kupası’nda Milli takımımızın Dünya üçüncülüğü, 2008 yılında yine Milli takımımızın Avrupa üçüncülüğü, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynama başarıları hatıralarımızda kalan küçük anektodlar olurken, AKP iktidarı döneminde FETÖ’nün şike kumpası, borç batağına sürüklenen kulüpler, basiretsiz ve ibra edilmeyen yöneticiler, Fenerbahçe’ye Nisan 2015’te düzenlenen silahlı saldırı, Milli takım kampında birbirine silah çeken futbolcular, Milli takımda prim skandalı, 2016 ve 2021’de ki başarısız turnuvalar, iktidar tarafından oluşturulan suni kulüpler, Belediye destekli kulüpler ve yayın ihalesini hediye ettiğimiz Katar sermayesi vb. ne yazık ki unutamayacağımız gerçekler olarak karşımıza çıkmaya devam ediyor.

 

AHMET MERT DOKUZOĞLU

Similar Posts:

Loading

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir