Genel

SEÇİM SONRASI TÜRKİYE EKONOMİSİ

Dergimizin 3.sayısında ‘’Seçim Ekonomisi’’ başlıklı kaleme aldığım yazıda seçim öncesi ekonomi politik uygulama ve vaatlerinin neler olabileceği konusunu dikkatlerinize sunmuştum.Hem iktidar hem de muhalefetin seçim sonrası vaatlerinin iyice ortaya çıktığı bu süreçte her iki ittifakın ayrı ayrı kazanması durumunda bizi nasıl bir ekonomik iklimin beklediğini tahlil edeceğim.Öncelikle kesin olan ilk olgu;14 mayıs sonrası enflasyonist baskının giderek artacağının kesinleştiği hususudur.Anketlerde bıçak sırtı giden öngörüler,siyasi erkleri maliye ve para politikası araçlarını kullanma konusunda oldukça bonkörleştirdiği bir gerçek.Verilen vaatlerin yarısının bile gerçekleştiğini var saymamız durumunda bile parasal genişleme kaçınılmaz olacaktır.Bu da reel olarak 3 haneli rakamları gören enflasyon ateşinin daha da harlanacağı gerçeğini bize göstermektedir.Hali hazırda deprem ve EYT bütçelerinin maliyeye getirdiği ek yüklere bir de yapılan vaatlerin ekonomik yüklerinide eklediğimizde,seçim sonrası fiyatlar genel düzeyinde beklenen düşüşün çok iyimser bir görüş olduğunu belirtmemiz gerekir.

Şimdi isterseniz gelin mevcut hükümetin veya muhalefetin seçimi kazanması durumunda ki ekonomik senaryoları ayrı ayrı ele alalım.Mevcut hükümetin seçim sonrası ekonomi politikalarını tahmin edebilmek,muhalefet cenahına göre daha kolay.Hali hazırda politika uygulayıcısı olarak icraatte bulundukları bazı politikaları biliyoruz.Ekonomistlere göre negatif reel faiz uygulamasına devam edecekler.Bu uygulama bilindiği gibi döviz kurlarını her daim yukarda tutan bir uygulama.Dolarizasyonun bozulması için liralaşmaya çok fazla şekilde yaslanılıyor.Şu bilinmeldir ki şu an ki Türk Lirası seviyesi bile normalden çok daha fazla değerli.Yaklaşık 6 aydır seyrettiği bu seviye para politikası kurulunun müdaheleleri ile gerçekleşmektedir.Uzmanlara göre 2024 yılı dolar fiyatlandırmasının 32 TL seviyelerinde olması artık öngörüden öte bir gerçekliği yansıtmakta.Öte yandan enflasyonla mücadele için gerekli sıkı para politikaları uygulanması bir yana,sosyal yardım ve asgari ücrette artış vaatleri enflasyonist bir baskının uzun süre devam edeceğini bizlere göstermektedir.Uygulanan bu politikanın yegane amacı ihracattaki artış ile cari açığı kapatmak olsa da son 3 ayın verileri bize bununda gerçekleşmeyeceğini gösterdi. Cari işlemler finansmanı resmi rezervleri 9,5 milyar dolar eritti.Türkiye,dış ödemeler dengesinde 2023 yılına,tarihindeki yüksek aylık cari işlemler açığı ile başladı.Bunu sebebi, düşük TL sayesinde artan ihracata rağmen bir birim ihracat yapabilmek için gerekli olan hammadde ve ara malın döviz cinsinden değerlenmesidir.Tabi mevcut hükümet bizlere sadece artan ihracatı parlatarak sunuyor.Cari açık sebebinin ihracattan daha fazla artan ithalat olduğu gerçeğini bilmek ise biz iktisatçılara kalıyor.Mevcut hükümetin ve partili cumhurbaşkanlığı sisteminin devamı, gündemde olan güvensizlik ortamının süreceği endişeleri buna bağlı yabancı yatırımcıların Türk tahvillerini alma konusunda ki isteksizlikleri,mevcut ekonomik krizin uzun bir süre daha devam edebileceğini gösteriyor.

Olası muhalefet iktidarı bize ekonomik açıdan daha olumlu bir tablo çiziyor.Verdikleri demeçlerden bize ortodoks politikalara yönelebileceklerini hissettiriyorlar. Vaatlerin bir kısmı ile çelişsede kısa vadede enflasyonla mücadelenin yolunun sıkı para politikasında geçtiğini biliyorlar.Merkez Bankası Bağımsızlığını sağlamak ve yüksek faiz oranlarına geçiş ilk icraatları olacaktır.Piyasalarda oluşacak güven ortamı ile ekonomik göstergelerin iyileşmesini umuyorlar.Küskün olan yabancı sermayenin tekrar yurda dönmesi,uluslararası para piyasalarından bulunduğu iddia edilen 300 milyar dolarlık rezerv ekonomiye rahat bir nefes aldıracaktır.Ekonominin olmassa olmazı şeffaflık ve adalet gibi parametrelerde ki düzelmeler piyasaları hareketlendirecektir.Benim tahminime göre bizleri,2001 yılında uygulanmaya başlayan ‘’Kemal Derviş’’ tipi bir ekonomik program bekliyor. Söz konusu programın titiz bir şekilde uygulanmasıyla 2003-2007 yıllarındaki gibi bir ekonomik refah dönemi,2024 sonrası yaşanabilir.

Seçime sayılı günler kalmışken,en önemli belirgeçin yine ekonomi olduğu gerçeği ile yüz yüzeyiz.Süleyman Demirel’in dediği ‘’Tencere,hükümetleri devirir’’ tezinin doğrulaması için 14 Mayıs’ı beklemek zorundayız.Şimdiden ulusumuz için sağlıklı ve adil bir seçim olması dileklerimle…

Similar Posts:

Loading

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir