Rıza Nur

ANSIKLOPEDI

4/21/20252 min read

Rıza Nur Kimdir?
Rıza Nur Kimdir?

Rıza Nur, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde önemli görevler üstlenmiş bir hekim, siyasetçi ve düşünce adamıdır. 1879’da Sinop’ta doğmuş, Askerî Tıbbiye’den mezun olduktan sonra hekimlik mesleğini sürdürmüştür. Ancak onun esas etkisi, siyasal ve ideolojik tartışmaların yoğunlaştığı II. Meşrutiyet ve Millî Mücadele yıllarında hissedilmiştir. Başlangıçta İttihat ve Terakki Cemiyeti ile temas kurmuş, daha sonra bu yapının otoriter eğilimlerine karşı çıkarak muhalif bir çizgiye kaymıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ilk döneminde milletvekili olarak görev alan Rıza Nur, aynı zamanda Maarif ve Sıhhiye Vekilliklerinde (Eğitim ve Sağlık Bakanlığı) bulunmuştur. En dikkat çekici görevi ise, Lozan Barış Konferansı’nda İsmet İnönü başkanlığındaki Türk heyetinde bulunmasıdır. Burada, Türk diplomasisinin temel talepleri konusunda hükümeti desteklemiş, özellikle kapitülasyonların kaldırılması ve Türkiye’nin tam bağımsızlığı yönündeki tutumun savunulmasına katkıda bulunmuştur.

Ancak, Rıza Nur’un tarihsel mirasını sorunlu hâle getiren husus, Cumhuriyet devrimleriyle giderek açılan ideolojik uçurum ve bu durumun en çarpık yansıması olan “Hayat ve Hatıratım” adlı eseridir. Atatürk başta olmak üzere dönemin önde gelen devlet adamlarına yönelttiği ağır, temelsiz ve kişisel husumet içeren ifadeler, onu bilimsel tarih yazımından koparmış, bir tür intikamcı metin üreticisine dönüştürmüştür.

Rıza Nur, özellikle 1926 yılından sonra yurt dışına çıkarak uzun süre Paris ve Kahire gibi şehirlerde yaşamış, bu dönemde yazdığı hatıralarında Atatürk'e yönelik belgeye dayanmayan, asılsız, öznel ve ahlâk dışı nitelikte birçok iddia ileri sürmüştür. Bu ifadeler, hem içerik hem üslup açısından tarih biliminin ciddiyetiyle bağdaşmayan düzeyde olup, büyük oranda kişisel kırgınlıkların ve ideolojik sapmaların bir ürünüdür. Atatürk’ün inkılaplarına ve laiklik temelinde inşa edilen Cumhuriyet sistemine karşı geliştirdiği bu düşmanca tutum, onu tarihî zeminden bütünüyle uzaklaştırmıştır.

Fikir ayrılıklarının kaynağı yalnızca politik tercih farklılıkları değil; aynı zamanda Atatürk’ün çağdaş, halkçı ve laik bir düzen kurma iradesine karşı duyduğu gizli rekabet duygusu ve ikincil aktör olma rahatsızlığıdır. Rıza Nur, kendi tarihî konumunu olduğundan fazla göstermeye çalışırken, dönemin kolektif liderliğini küçümseyen bir yaklaşım benimsemiş ve tarihsel gerçeklikle bağını giderek yitirmiştir.

1942 yılında İstanbul’da hayatını kaybeden Rıza Nur, Millî Mücadele döneminde belirli katkılar sunmuş bir isim olmakla birlikte, inkılap karşıtı tutumu ve çarpıtılmış hatıratları nedeniyle Kemalist tarih anlayışında itibar kaybetmiş, çoğu zaman eleştirel bir figür olarak değerlendirilmiştir. Onun bu çelişkili portresi, inkılap sürecine destek vermekle başlayıp, kişisel hırs ve tatminsizliklerle devletin kurucu kadrolarına cephe alan bir karaktere dönüşümünü açıkça ortaya koymaktadır.