Örgütlenmek, Peki Ama Nasıl?
İDEOLOJIGÜNDEMTÜM YAZILAR
Doktor Münir
10/6/20256 min read
Memleketin ahvalini, halini uzun uzun anlatmaya gerek yok. Bir tarafta Yeni Anayasa bir tarafta ayak sesleri gümbür gümbür gelen yeni çözüm daha doğrusu ihanet süreci. Neşesini yitirmiş bir toplum, geleceğe umutla bakmayı unutmuş bir gençlik, ekmek davası, sokakları saran ve artık devlete şerik koşabilecek kadar palazlanan suç örgütleri. Ve kendisini hala bir devlete sahip olduğu zannıyla uyutan zavallılar. Katilleri hala bulunamayan, bulunsa adam akıllı yargılanamayan yargılansa da 3-5 sene içinde salıverilecek olan yeni doğandan 8 yaşına kadar çocuklar…
Tüm bu şartlar dahilinde dışardan bakıldığında sarsılmaz, yıkılmaz, bozulmaz zannedilen lakin temelleri her geçen gün çatırdaya çatırdaya dağılan, içi her şeyiyle çürümüş ve boşalmış bir devlet.
Yeni bir Vatan Savaşına gidildiğini görenler olduğu kadar halen bu sarsılmaz (!) kalenin varlığını koruyacağını ve bir gün her şeyin düzeleceğini düşünenler var. Ve her zaman olduğu gibi rahatını bozmaktan imtina edenler. Ateş ve ihanet her geçen dakika daha da ayyuka çıkıyorken millet koşar adım “Kızılca Gün” e gidiyor.
19 Mart darbesinin üzerinden 3 ay geçti. İlk günlerin o coşkun havası her geçen gün sönüyor. Boykotlar unutuldu, öğrenciler okullarına çekildi, muhalefet en başından istediği gibi sokağı sönükleştirerek işi her seferinde olduğu gibi sandığa indirmenin derdinde. Sanki bir iş yapılıyormuş gibi her hafta yapılan sönük eylemlerle kitleler uyutuluyor.
Peki kitlelerin enerjisinin sönmesine ve meydanın yine düzen siyasetçilerine kalmasının esas sebebi ne ? insanlar neden sokakları ve meydanları yine terk etmek zorunda kaldı? Bu soruların kesin cevabı halka inen, onu örgütleyen ve harekete geçiren bir örgütün olmamasıdır. Zira proaktif ve hedefi net bir biçimde belirli olan bir örgüt bu ülkedeki düzen siyasetinin en büyük kâbusu olur. Bu örgütün kurulmasını engellemek isteyen düzen siyaseti iktidarı ile muhalefeti ile her fırsatta hem korku hem de umut pompalıyor. Özellikle düzenin sözde muhalifleri “Bu sefer gidiyorlar” inancını her fırsatta pompalayarak insanları sadece sandığa dayanan sakat bir demokrasi anlayışına iterek uyuşturuyor ve bu onların işine geliyor. Zira düzen devam ettikçe bir 20 yıl boyunca da bu kez onlar milletimizi sömürecekler. Onların tek derdi bu düzende sıranın kendilerine gelmesi.
Peki bizler bu duruma seyirci kalmak ve bizlere dayatılan bir hayatı yaşamak zorunda mıyız? Elbette ki hayır. Bizler, gerçek birer irade sahibi olan ve ülkemizi canımızdan çok seven gerçek vatanseverler bizlere dayatılan ve bizler için kurulmayan bu düzen içerisinde bir yaşam sürmeye mecbur değiliz. Bizler cehlin yıktığını irfanla kurma iradesine sahibiz, bunu yapacak gücümüz de var. Esas mesele bu gücü toparlayacak ve ortak hedefe yönlendirecek örgütlü bir güç oluşturmaktadır.
Memleketin dört yanında bu yönde kurulan pek çok örgüt var. Bu örgütlerdeki arkadaşlarımız aynı hedef uğruda birbirlerinden ayrı olarak yürüme çabası içerisindeler. Bulundukları her yerde millete gerçekleri anlatmak, onlara bir bilinç kazandırmak uğruna mücadele veriyorlar. Peki bu durum daha ne kadar böyle devam edecek? Ayrı ayrı yürütülmekte olan bu örgütlenme ve propaganda faaliyetleri ile hedefe ulaşmak mümkün müdür? Bu sebeplerle bir an önce ülke geneline yayılan yeni, dinamik ve proaktif bir kitle örgütüne şiddetle ihtiyaç vardır. Bu örgütün yapısı ise şu şekilde olmalıdır;
1- İvedilik ile ülke genelinde kurulmuş olan ve Kemalist ideolojiyi benimsemiş bütün örgüt ve basın yayın kuruluşlarına çağrı yapılarak bütün örgütlerin katılacağı bir kurucu kongre düzenlenmelidir. Kongreye katılan istisnasız bütün örgütler daha önceden kullanmış oldukları isimleri feshetmeli ve yeni bir isimle yeni bir çatı örgüt kurulmalı ve kurulacak bu öncü kadrolar ile derhal ülke genelinde örgütlenmeye başlamalıdır.
2-) Örgüt sadece Türkiye’yi içerisinde bulunduğu şartlardan kurtarmayı değil Türkiye’yi 22. Yüzyıla fikren ve fiilen hazırlamakla görevlidir. Örgüt ülkenin iktidarını devralmak için kurulmuş bir yapıya sahip olacağından hem Kemalizm’i doktrine ederek tartışmasız ve net bir Kemalizm tarifi yapmalı hem de Kemalist ideolojiye uygun olacak şekilde bilimin ve aklın ışığında Türkiye’yi 22. Yüzyıla taşıyacak Milli ve Devrimci bir kalkınma stratejisi geliştirmelidir. Bununla da yetinilmeyip bu stratejiye uygun olacak şekilde Eğitim, Ekonomi, Sanayi, Güvenlik, Sağlık gibi ana başlıklar ve bunların içerisindeki alt başlıklarda ülkenin içerisinde bulunduğu sorunlara yönelik Kemalist ideolojinin gereklerine uygun çözümler getirmeli ve bu çözümleri uygulayacak kadroları oluşturmalıdır. Bu amaçla alanında uzman örgüt üyelerinden oluşacak bir bilim ve danışma konseyinin yanı sıra Kemalist ideolojinin esaslarını tespit edecek ve bunları bir sistematiğe dönüştürecek bir ideoloji kurulu ve örgüt ideologları kadrosu kurulmalıdır. İdeologlar Kemalist Devrim ve İlkelerine yönelik akademik eğitim almış kişilerden oluşacak ve örgüt üyelerinin ideolojik eğitiminden sorumlu olacaktır.
3-) Örgüt dar bir kadro içerisinde sıkışıp kalmamalı elde bulunan bütün imkân ve kabiliyetler kullanılarak toplumun çeşitli kesimlerine yönelik yoğun ve sistemli bir propaganda faaliyetine hızla girişmelidir. Yalnızca sosyal medya üzerinden yapılacak olan propaganda faaliyetlerinin yeterli ilgiyi görmediği ve fiilen desteklenmediği için başarısız olduğu açıkça görülmektedir, bu sebeple propaganda faaliyetleri afiş, çıkartma ve benzeri fiili materyal ile de mutlak suretle desteklenmelidir. Ayrıca bir ana dergi ve/veya gazete ile birlikte yerel örgütlerin o bölgenin veya şehrin sorunlarını açıkça dile getirdiği ve çözüm önerileri sunduğu halka hitap eden dergi ve gazeteler kurması gerekmektedir. Bu sebeple örgüt yalnızca üniversite kampüslerine sıkışmış bir halde kalmamalı, mahalle-semt-ilçe ve nihayet il düzeyinde bir örgütlenmeye girmelidir. Özellikle mahalle ve semt düzeyindeki örgütler görev sahaları içerisindeki bölgelerde esnaf ve halk ile iyi ilişkiler kurmalı, günlük alışverişlerini semtindeki esnaftan yapmalı ve her fırsatta bu kişiler ile sıcak ilişkiler kurmalıdır.
4-) Örgüt Cumhuriyete ve Kemalizm’e yönelik her tür fikri ve fiili saldırıya karşı şiddetli ve fiili bir tepki koymakla yükümlüdür. Fiili tepkiden kasıt bu tip saldırılara karşı gerekli tepkiyi ortaya koymak üzere örgütün öncülüğünde ve imkanlar dahilinde ülkenin her yerinde açık hava toplantıları ve protesto eylemlerinde bulunmaktır.
5-) Örgütün ihtiyaç duyduğu maddi kaynakların oluşturulması için hızla çalışmalara başlanılır. Üyelerin gelir durumlarına göre belirlenen bir miktar aidat ödemeli, örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte yakın esnaf ve diğer kişilerden bağış toplanmalıdır. Ayrıca imkanlar dahilinde örgüte destek olması ve propaganda faaliyetlerinin daha rahat yürütülmesi için küçük çayhane ve kafe gibi yerler açılmalı ve bunların gelirinin bir kısmı örgüt fonu olarak ayrılmalıdır. Gelir-gider disiplinine kesin bir biçimde riayet edilmeli bu konuda kasıtlı veya ihmalkâr davranan örgüt üyeleri derhal örgütten çıkarılmalıdır.
6-) Örgütün eylem ve faaliyetlerinde başarılı olabilmesinin temel şartı üyelerin örgüt disiplinine kesin bir şekilde uyması ve bu disiplini kendi hayatlarında da uygulamasından geçmektedir. Ancak disiplinin her söylenene kayıtsız şartsız itaat etmek ve sorgulamamak olduğu zannedilmemelidir.
Türkiye’yi 22. Yüzyıla taşıyacak ve Kemalizm ilkelerine göre yeniden kuracak bir örgüt artık bir zaruret haline gelmiştir. Bu sebeple bütün Vatansever Kemalist örgütler ve bireyler derhal bir araya gelmelidir. Aksi taktirde Türkiye’yi ve Türk Milletini çok zor günler beklemektedir.

