METE GAZOZ ÖZELİNDE TÜRK OKÇULUĞU
Ata sporlarımız denilince akla yağlı güreş, cirit atma, matrak ve okçuluk gelir. Bir önceki yazımızda Voleybolda nasıl dünya markası olduk? sorusunun cevabını aramıştık. Bu yazımızda ise ata sporlarımızdan Okçuluk sporunda neler yaptık, ne durumdayız? sorusunun cevabını araştırıyoruz.
İlk olarak Geleneksel Okçuluk sporunu kısaca hatırlatalım. Osmanlı’da spor maksatlı okçuluk yarışmalarının birkaç çeşidi bulunurdu. Uzun mesafe atışları yarışmaların en başında gelirdi. İkinci dalı ise hedef atışlarıydı. Hedeflere “Puta” denilir, atışa “Puta Atışı”, yaylara “Puta Yayı”, Oklara “Puta Okları” denilirdi. Geleneksel okçuluk yerine günümüzde makaralı sistem Uluslararası alanda yaygınlaşmış ve kabul görmüştür.
Peki biz genlerimizde yer alan ve ata sporu diye tabir ettiğimiz Okçulukta ne durumdayız? Milli sporcu Mete Gazoz öncülüğünde bakalım…
2024 Paris Olimpiyatlarına az bir süre kaldı. 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda bireysel klasik yay kategorisinde Mete Gazoz, altın madalya kazanarak Türkiye’ye okçuluktaki ilk olimpiyat madalyasını kazandırmıştı. Olimpiyat şampiyonu milli okçu Mete Gazoz, 2024 Paris Olimpiyat Oyunları’nda da altın madalya alarak bireyselde iki şampiyonluk yaşayan ilk okçu olmak için hazırlıklarına tam gaz devam ediyor. Okçuluk branşında daha önce ferdi olarak 2 olimpiyat altını kazanan sporcumuz henüz yok.
2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda elde edilen altın madalya ile bir olimpik branşta daha söz sahibi olduk. Güreş ve Halterde edindiğimiz sürdürülebilir başarı, tahminimce 2024 ve 2028 Olimpiyatlarında da devam edecek. Geçen 3 yıllık süre zarfında Mete Gazoz özelinde kazanılan başarı sonrasında Okçuluk’a ilgi arttı ve tesisleşmeye gidildi.
Önümüzde Avrupa Oyunları ve Dünya Şampiyonası’nda Olimpiyatlar için kota alma şansımız var. Bu sene ilk kez takım kotası dünya sıralamasına göre verilecek. Bulunduğumuz konum şu anda çok iyi durumda. Öyle ki Türk Okçuluğu şu anda dünyada ilk 3 sıraya yerleşti. Her Dünya Kupası’nda bir öncekinden daha iyi sonuçlar elde ediyoruz. Bu da bizim dünya sıralamasında yükselmemizi sağlıyor.
Dünya Şampiyonası’nda takım halinde kota alabilirsek, Olimpiyatlarda daha çok altın madalya elde edebiliriz. Tokyo 2020’de Mete Gazoz ve Yasemin Ecem Anagöz, karışık çiftler madalyasını küçük bir farkla kaybetmişlerdi. 2020’de kaybedilen çiftler madalyasını 2024’de aksilik olmazsa elde edeceğimiz kanaatindeyim. İyi bir jenerasyon yakaladık ve bu altın jenerasyon bizi önümüzdeki 3 olimpiyatta taşıyabilir.
Geçtiğimiz günlerde Çin’in Şanghay kentinde düzenlenen Klasik yay karışık takım müsabakalarında Mete Gazoz ve Fatma Maraşlı’dan oluşan milli takımımız, Endonezya’yı 5-1 yenerek bronz madalya elde etti. Türkiye, takım müsabakalarında makaralı yayda hem erkekler hem de kadınlarda bronz madalya kazandı. Milli okçu İpek Tomruk, bireysel atışlarda kadınlar makaralı yay kategorisinde 4. oldu.
Çok önemli sporcuların yetiştiği ve her geçen gün ilginin arttığı okçuluğa devlet desteğinin ne derece sağlandığını söylemek zor. Lokomotif spor branşları oluşturmak istiyorsak, tesisleşmeyi hızlandırmalı, 81 ilde yapılanmalı ve Mete Gazoz gibi yeni dünya yıldızlarını ardı arkası kesilmeden yetiştirmeliyiz. Birçok spor branşında sporcular, turnuvalardan elde ettikleri maddi ödülleri alamıyorlar ya da çok cüzi miktarlar kendilerine bırakılıyor. Spora destek olmak bahsettiğim binaların yapımıyla bitmiyor, sporcuların gelecek kaygısı düşünmemeleri de lazım.
Babası, eski milli okçu Metin Gazoz, annesi İstanbul Okçuluk Kulübü Başkanı Meral Gazoz olan Mete Gazoz, bu sporda hem yetenekli hem de aileden gelen şanslı bir sporcu. Okçuluğa 2010 yılında başlayan genç şampiyonun 13 yılda kat ettiği mesafe ortada. Yüzme, basketbol, resim ve piyano ile de ilgilenerek okçuluk ile ilgili becerilerini geliştiren Mete Gazoz, bu sporda bir rol modeldir ve rol model olarak iyi takip edilmelidir.
Similar Posts:
- VOLEYBOLDA NASIL DÜNYA MARKASI OLDUK?
- TÜRKİYE’DE FUTBOLUN TARİHSEL SÜRECİ
- İstanbul Sözleşmesi Yaşatır I Kemalist Yön Hareketi Hukuk Birimi
- ATATÜRK’ÜN VERDİĞİ CUMHURİYET DERSLERİ
- KEMALİST ve KEMALİZM -1-