Kurtuluş Savaşı
ANSIKLOPEDI
4/22/20252 min read


Kurtuluş Savaşı, Türk milletinin yalnızca işgale karşı verdiği askerî bir mücadele değil, aynı zamanda tarihin gördüğü en haklı, en kararlı bağımsızlık ve devrim savaşıdır. 1918’de Mondros Mütarekesi’yle Osmanlı fiilen teslim olmuş; 1919’dan itibaren Anadolu, emperyalist devletler tarafından fiilen paylaşılmaya başlanmıştır. Ancak bu süreçte bir halk, liderinin arkasında birleşerek “ya istiklâl ya ölüm” parolasıyla yeniden tarih sahnesine çıkmıştır. Bu halk hareketinin adı Kurtuluş Savaşı, bu hareketin öncüsü Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Saltanata bağlılığın ihanetle iç içe geçtiği bir dönemde, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, milleti harekete geçirecek ilk adımı atmıştır. Amasya Genelgesi’nde dile getirilen, “milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” cümlesi, Cumhuriyet’in çekirdeğini oluşturmuştur. Erzurum ve Sivas Kongreleri ile ulusal direniş örgütlenmiş, İstanbul’daki teslimiyetçi ve işbirlikçi anlayışa karşı, Anadolu’da halkın iradesine dayalı yeni bir merkez kurulmuştur: Ankara.
23 Nisan 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, yalnızca bir yönetim organı değil; milletin doğrudan egemenliğini ilan eden bir devrimdir. Artık ne padişah ne halife ne de işgalci güçler Türk milletinin kaderi üzerinde söz sahibidir. Bu dönemde Kuva-yı Milliye hareketi ile başlayan direniş, düzenli orduyla kurumsallaşmış; Sakarya Meydan Muharebesi (1921) ve Büyük Taarruz (1922) ile kesin zafere ulaşmıştır. 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi, bu halkın boyunduruk altına alınamayacağının, esarete karşı asla diz çökmeyeceğinin tarihe kazındığı gündür.
Kurtuluş Savaşı, sadece işgalcileri Anadolu’dan kovmakla kalmamış, bir ulusun iradesine pranga vurulamayacağını dünyaya göstermiştir. Sevr Anlaşması’nın paçavraya çevrilip, yerine Misak-ı Millî sınırlarını temel alan Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanması, bu mücadelenin diplomatik zaferidir. Emperyalizmin tüm araçlarına, iç ve dış ihanet odaklarına rağmen kazanılmış bu zafer, bir avuç seçkinin değil, halkın kanı ve inancıyla yazılmıştır.
Kurtuluş Savaşı, Osmanlı’nın çöküşüyle değil; halkın ayağa kalkışıyla anlam kazanmıştır. Bu savaş, sadece bir kurtuluş değil, bir kuruluş mücadelesidir. Yeni bir devlet, yeni bir kimlik ve yeni bir zihniyetin doğum sancılarıdır. Bu ruh, Kemalist devrimlerin mayasıdır.
Bugün hâlâ özgür bir ülkede yaşıyorsak, bu, emperyalizme karşı ayağa kalkan o halkın, o meclisin ve o büyük önderin sayesindedir. Kurtuluş Savaşı, yalnızca geçmişin değil, geleceğin de rotasını çizen bir ışık kaynağıdır. Ve bu ışık, asla sönmeyecektir.