Koronavirüs Önlemleri ve Türkiye
TÜM YAZILARGÜNDEM
Ahmet Ayçiçek
3/24/20205 min read


Geçtiğimiz yılın aralık ayında Çin’in Hubei Eyaleti’ne bağlı Wuhan şehrinde ortaya çıkan ve hızla yayılarak dünyanın büyük bölümünde görülen Coronavirüs salgını karşısında ne yazık ki ülke olarak başarılı bir sınav veremiyoruz. Halkın büyük bölümünün sosyal medya platformlarında başlattığı “Uçuşlar iptal edilsin.”, “İran sınırı kapatılsın.”, “Umre yasağı getirilsin.” veya “Umre ziyaretine gidenler dönüşte iki haftalığına karantinaya alınsın.” çağrılarına uzun süre kulak verilmemiş; önlemler havaalanlarına konulan termal kameralarla gelen yolcuların izlenmesi, hijyene dikkat edilmesi çağrısı gibi önlemlerle sınırlı kalmıştır.
İki haftalık kuluçka dönemi olan Coronavirüs hastalarının tamamının termal kameralarla tespit edilemeyeceğinin sağlık camiası tarafından defalarca belirtmesine rağmen bu önleme güvenilerek havaalanlarının açık tutulması, hastalığı maalesef ülkemize taşıdı. Halka sürekli bize güvenin çağrısı yaparak sakinliğe davet eden yöneticilerin; Umre ziyaretinden dönen vatandaşlarımızı karantinaya almak için gecenin bir yarısı öğrenci yurtlarına girip sözleşmesi olan ve kaldığı yurt için ücret ödeyen öğrencilere “Eşyalarınızı alın ve gidin.” demeleri ve öğrencileri apar topar sokağa atmaları, yöneticilerin liyakatsizliğini ve beceriksizliğini göstermek bir yana hukuk tanımazlığını da gözler önüne sermiştir. Yurda her ay belli miktarda ücret ödeyen ve sözleşmesi bulunan öğrencilerin sözleşmelerini hiçe sayarak üstelik gecenin bir yarısında mahremlerine, uyudukları odalarına girerek “Gidin!” demek hangi hukukta vardır ?
Umre ziyareti aylar öncesinden belliyken ve virüs salgını aylar öncesinde de biliniyorken karantina için neden daha önce önlem alınmadı da öğrenci arkadaşlarımız bir gece yarısı sokağa atılarak mağdur edildi ? Üstelik başarısızlık zinciri bunlarla da sınırlı değil. Avrupa’nın 5 büyük ligi ve NBA gibi tüm dünyanın takip ettiği spor müsabakaları iptal edilirken ülkemizdeki spor müsabakalarının iptal edilmemesinin amacı neydi ? Türk sporunun iki büyük çınarı Galatasaray ve Fenerbahçe’den birçok isim Coronavirüs teşhisiyle tedavi görüyor. Bu karşılaşmaların iptal edilmesi gerekliliğini savunan profesyonellerin uyarıları niçin dikkate alınmadı? Onca yöneticinin içinden, her geçen gün yayılan bir hastalık karşısında spor müsabakalarını iptal etmeyi düşünebilecek bir akıllı çıkmadı mı? Maddi güçleri sebebiyle hijyen tedbirlerini üst düzeyde alabilen iki büyük kulüpten bile salgına yakalananlar varken hijyenik olmayan koşullarda spor yapan binlerce sporcuyu sahi düşünen var mı? Salgın bittiğinde binlerce sporcumuzun spor hayatı bitme noktasına gelirse yahut daha kötüsü hayatlarını kaybederlerse ligleri ısrarla tatil etmeyen yöneticiler bunun hesabını nasıl verecek?
Doğru bir karar olan okulların tatil edilmesinin ardından başlatılan uzaktan eğitimde, Eba Tv ekranında gömlekle beden eğitimi dersi verilmesini vs artık geçiyoruz. Minik çocuklara idam sahnesinin izletilmesi hangi akıl ve mantığın ürünüdür ? Sayın bakan bu hususta gelen tepkiler sonrası yaptığı açıklamada alt birimlerde görev yapan yetkililere topu atarak sahneyi görmediğini belirtti. Kuşkusuz bir bakan her bir detayla ilgilenemez ki tam olarak bu yüzden yardımcıları, bürokratları ve emri altında çalışan binlerce personeli vardır. Burada da şu soru doğuyor: Bu pozisyonların hakkını layıkıyla verecek onca değerli eğitimci varken bu beceriksiz yöneticileri o pozisyonlara kim getirdi ve sayın bakan bu yöneticileri neden görevden almıyor yahut alamıyor mu?
İşinin ehli binlerce değerli insan varken halk olarak bizler işinin ehli olmayan bu sürünün beceriksizliklerine katlanmak mecburiyetinde miyiz?
Dün yapılan yanlışlar ayan beyan ortadayken hatalardan ders çıkarılmalı, hata zinciri yarın da sürdürülmemelidir. Bunun için bir an evvel sokağa çıkma yasağı ilan edilmelidir. Virüs salgınını yenen Çin örneğinde görüldüğü üzere alınan önlemler salgını yenmek için yeterli değildir. Bugün #evdekal çağrısı yapılarak insanlardan evde kalması isteniyor. Bu çağrı her geçen gün artan vaka sayısını durdurmak için yeterli değildir, dolayısıyla salgını yenmekten bahsedilemez. Bu çağrıyla ancak emekli maaşı ile geçimini sürdürebilecek durumdaki emekliler, öğrenciler ve çalışmayan sınırlı sayıdaki orta yaş grubu evde tutulabilir. Ya milyonlarca çalışan insan? Asgari ücretle çalışan ve geçimini zar zor sağlayan milyonlarca işçi, sosyal sağlık güvencesi olmaksızın çalışan sayısız insan ne olacak? İşe gitmediğinde aç kalacak olan bu insanlar mecburi olarak işe gidecek ve toplu çalışma ortamında çalışanların bu salgına yakalanma ihtimalleri artacak. Bağışıklık sistemlerinin güçlü olmasından ötürü ölme noktasına gelmeseler bile bu hastalığı evlerine yani çocuklara ve ihtiyar aile fertlerine taşıyacaklar. Bu durumda da çocuk ve ihtiyarlara yönelik ortaya atılan sokağa çıkmayın çağrısı anlamsızlaşacak. Bunun için bu çağrı yeterli değildir. Sokağa çıkma yasağı ilan eden İtalya ve Yunanistan’da olduğu gibi vaka sayısının belirli rakamlara ulaşması beklenmemeli ve bir an evvel sokağa çıkma yasağı ilan edilmelidir. Salgının yayılımı ancak bu şekilde kontrol altına alınabilir. Sokağa çıkma yasağı ilan etmeden önce ise asgari ücretle çalışan işçiler, emekli maaşı asgari ücretten düşük olan emekliler, ailesinden ayrı yaşayan öğrenciler ve sigortalı bir işte çalışmayan vatandaşlar belirlenerek bu kişilerin yakınlardaki marketlerden alışveriş için kullanabilecekleri alışveriş çekleri dağıtılmalı ve kredi kartı ödemeleri ertelenmelidir. Bu vatandaşlardan salgın boyunca elektrik, su, doğalgaz ücreti alınmamalıdır. Evsiz insanlar için ücretsiz barınma olanağı sağlanmalıdır. Aksi takdirde günü gününe geçinebilen insanlar açlık sorunuyla karşılaşacaktır ki bu hem yetersiz beslenme sebebiyle farklı sağlık sorunlarının önünü açacak hem de açlığın ve çaresizliğin verdiği tepkiyle market yağmaları başta olmak üzere farklı sorunlara yol açacaktır. Bu yüzden en ciddi destek bu kesime verilmelidir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın halka seslenişini canlı olarak izledim. Cumhurbaşkanı açıklamasında AVM’leri, iş insanlarını ve büyük şirketleri kurtaracak ekonomik paketlerden bahsetti. Şirketlerin yaşaması ve toplu işçi çıkarımları olmaması için bu paketler önemli olabilir ama salgından olumsuz etkilenen yalnızca büyük şirketler değildir. Küçük işletmeler ve esnaf salgından en fazla etkilenen kesimdir. Küçük işletmelerin salgın dolayısıyla iş yapamamaları ve önlemlerden ötürü kepenk indirmelerinden ötürü kazanç sağlayamamaların yanında kira, fatura ve kredi ödemeleri devam ediyor. Bu vaziyet ise yüz binlerce küçük işletmeyi iflasa sürüklüyor. Bu sebeple ekonomik paketler varlıklı kesimle sınırlı kalmayarak mağdur olan her kesime yönelik olmalıdır.
Ahmet Ayçiçek