Kıbrıs Harekâtı

ANSIKLOPEDI

4/22/20252 min read

Kıbrıs Harekâtı Nedir?
Kıbrıs Harekâtı Nedir?

1974 Kıbrıs Harekâtı, Türkiye Cumhuriyeti’nin yalnızca askerî değil; aynı zamanda siyasal, diplomatik ve tarihsel olarak da en meşru müdafaa hamlelerinden biridir. Harekâtın özünde bir fetih arzusu değil, Kıbrıslı Türklerin varlık mücadelesi ve Türkiye’nin uluslararası hukuk çerçevesinde garantörlük sorumluluğu vardır. Bu, Türkiye’nin ulusal güvenliği ve Türk dünyasının haklarını koruma iradesiyle birleşerek somut bir devlet refleksine dönüşmüştür.

Kıbrıs meselesi, 1950’li yıllardan itibaren Türkiye'nin dış politikasının temel gündemlerinden biri hâline gelmiş; adadaki Türk halkı, İngiliz sömürge yönetimi sonrası kurulan 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nde, Rumlarla eşit ortak statüsüne sahip olmuştur. Ancak 1963'te başlayan Rum saldırıları ve “Enosis” (Yunanistan'a ilhak) hedefi doğrultusunda kurulan baskıcı düzen, adadaki Türklerin siyasal, ekonomik ve fizikî olarak izole edilmesine yol açmıştır. 1960 Garanti Anlaşması uyarınca Türkiye, Birleşik Krallık ve Yunanistan garantör devlet konumundayken, Rumların bu düzeni ihlal eden fiilleri karşısında Türkiye’nin müdahale hakkı doğmuştur.

20 Temmuz 1974’te gerçekleştirilen Birinci Barış Harekâtı, Yunanistan’daki cunta rejiminin desteklediği darbe sonucu Makarios’un devrilmesi ve EOKA-B örgütünün Kıbrıs’ta “Hellen Cumhuriyeti” ilan etme çabası karşısında başlatılmıştır. Bu müdahale, uluslararası hukukun tanıdığı haklara dayanmakta; NATO ve Birleşmiş Milletler nezdinde çeşitli tartışmalara konu olsa da, Kıbrıs Türk halkı açısından açık bir hayatta kalma mücadelesi anlamına gelmektedir. 14 Ağustos'ta başlayan İkinci Harekât ile Lefkoşa ve Mağusa dahil adanın kuzeyi Türk kuvvetlerinin kontrolüne geçmiş ve böylece fiilî bir barış hattı tesis edilmiştir.

Harekâtın ardından adada 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanı, Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini tayin hakkını kullanması olarak değerlendirilmelidir. Türkiye, bu süreçte sadece askerî bir güç kullanmamış; aynı zamanda yeni bir ulus inşasında güvenlik şemsiyesi olmuştur.

Kıbrıs Harekâtı, Kemalist dış politikanın temel ilkesi olan “Yurtta sulh, cihanda sulh” anlayışıyla çelişmez. Zira bu ilke, pasif bir edilgenlik değil; gerektiğinde uluslararası hukukun çizdiği çerçevede ulusal çıkarları ve halkın güvenliğini kararlılıkla savunma hakkını da içerir. Atatürk’ün çizdiği tam bağımsızlık rotası, Türkiye’nin dış baskılar karşısında boyun eğmeyen bir pozisyon almasını ve Türk halklarının haklarını korumasını zorunlu kılar.

Bugün hâlâ uluslararası alanda tanınmamış olsa da, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığı, 1974’te atılan kararlı adımın doğrudan sonucudur. Harekâtın tarihsel anlamı, Türkiye'nin hem kendi sınırları içinde hem de Türk dünyasında egemenlik haklarını koruma konusundaki iradesini bütün açıklığıyla ortaya koymuş olmasıdır.