KEMALİZM – Ahmet AYÇİÇEK
“Kemalizm” adı ilk olarak Mondros Ateşkesi sonrasında Mustafa Kemal Paşa önderliğinde başlayan milli direniş yanlılarını tanımlamak için kullanılmıştır. İngiltere, Fransa gibi dönemin emperyalist devletleri ve emperyalizmin işbirlikçisi Sadrazam Damat Ferit yazışmalarında Kuva-yı Milliyeciler için “Kemalistler” yahut “Kemaliler” gibi terimler kullanmışlardır.
İstiklal Harbi’nin Başkomutanı ve savaşı idare eden TBMM’nin Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın isminden esinlenerek ortaya çıkan ve Milli Mücadele yanlılarını tanımlamak için kullanılan Kemalizm; savaş sonrası bilhassa yabancı devletler tarafından yapılan devrimleri tanımlamak için kullanılmaya başlanmış ve ülkemizdeki aydınlarca da bu söylem benimsenmiştir. İstiklal Savaşı’nın bitimi sonrasında üst üste gerçekleşen devrimlerin ve uygulanan programın mevcut hiçbir ideolojiyi tam olarak karşılamaması bu terimin kullanılmasını sıklaştırmıştır.
Kemalizm; skolastik düşüncenin yıkılışı, dogmaların parçalanışı, akıl ve bilim rehberliğinde yeni bir hayat düzeninin tesisidir. Kemalizm; donmuş kalıplar dizisinden meydana gelen bir ideoloji değil aksine her geçen gün değişen dünya da bilim ve bilimsel düşünceyi esas alarak değişime ayak uyduran ve her daim canlılığını koruyan ideolojidir. Coğrafyanın, düşüncelerin, teknolojinin, kültürün ve hatta bir çakıl taşının bile değişime kafa tutamadığı evrende değişime kafa tutmak boş bir çabadan ibarettir. Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin 10. yılında yaptığı konuşmasında “Ben, manevî miras olarak hiçbir âyet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar.” sözleriyle bunun altını çizmiştir.
Bu nokta da akıllara şu soru gelebilir: Kemalizm; her türlü dogmayı reddediyorsa “Tam Bağımsızlık” ve “Laiklik” gibi Kemalizm’in taviz vermediği noktalar neden var? 6 ok neden var? Tarih bilimi, devlet yönetiminde bu iki hususun uygulanmasının gerekliliğini pek çok kez bize gösterdiği için. Siyasi veya iktisadi olarak bağımsızlığını kaybeden hiçbir devlet yahut insan yoktur ki; köle durumuna düşmemiş olsun. Her türlü değişimi ve bilimi reddeden, fanatikleşmiş dini gruplara devlet yönetimini bırakan bir toplum daha yoktur ki; farklı sorun ve sıkıntılarla boğuşmamış olsun. Nitekim dini cemaatlerin devlet içine yerleşmeleri halinde ne kadar tehlikeli olabileceklerini en son ülke olarak 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişiminde gördük.
Akıl ve bilim çerçevesinde değişime açık bir ideoloji olan Kemalizm; bu özelliğiyle Marksist, Faşist, Liberal, Sosyal Demokrat, Teokratik cereyanlardan farklıdır. Kemalizm’in doğuşundan önceki hiçbir ihtilal ve fikirden etkilenmediğini söylemek yanlış bir yorum olur. Kemalizm, her cereyan gibi kendinden önceki cereyanlardan etkilenmiştir. Kendinden önceki birçok akımdan etkilenmekle beraber Kemalizm, bunları akıl ve bilim süzgecinden geçirmiş ve bulunduğu coğrafya, nüfus, kültür vb. etkenlerle harmanlanarak yeni bir fikir ortaya koymuştur. Kemalizm’e, Kemalizm denmesinin sebebi de bu noktada hiçbir ideoloji ve akıma tam olarak benzememesinde yatmaktadır.
Kemalizm’in dogmaları yani değişmez kurallar bütününü reddetmesi aynı zamanda Kemalizm’in bir ideoloji olup olmadığı tartışmalarını beraberinde getirmiştir. Bir grup dogmalaşmış kurallar bırakmamasından ötürü ideoloji olarak kabul etmezken, bir grup ise diğer ideolojilerle kıyaslandığında farklılıklar taşıması ve Türk ulusunun yaradılışına uyumlu fikirler ortaya koyması nedeniyle Kemalizm’i ideolojik bir fikir akımı olarak görmüştür. Kemalizm’in bir ideoloji olup olmadığı sorusunun cevabı ideoloji kelimesinin içerdiği anlamda aranmalıdır. Eğer ideoloji kalıplaşmış kurallar bütünüyse dogmaları reddeden Kemalizm ideoloji değildir. Eğer ideoloji bu kelimeyi 1796 yılında ilk defa kullanan Destutt de Tracy’nin yüklediği anlam gibi bir “fikir bilimi” ise Kemalizm de bir fikir dolayısıyla bir ideolojidir.
Türk ulusunun sömürgeci devletlere karşı verdiği İstiklal Harbi’nden filizlenerek ortaya çıkan Kemalist hareket, ortaya çıkış nedenleri itibariyle sömürge düzenini reddeden anti-emperyalist bir ideolojidir. Tüm ulusların bağımsızlığını ve yaşama hakkını savunan Kemalizm, bu sebeple dünya üzerindeki birçok mazlum millete örnek teşkil etmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 6 okundan birisi olan Milliyetçilik ilkesi ve ulusçuluk anlayışı ise ırkçılık gibi gösterilmeye çalışılarak tarihi süreç içinde sürekli olarak çarpıtılmaya çalışılmıştır. Oysa Atatürk milliyetçiliği etnik ve dinsel ayrımcılığa dayanmayan, yurttaşlık temeline dayanan bir anlayıştır. Ortak yaşama arzusu ve ülküsünün ön planda olduğu ulusçuluk anlayışı; 1924 Anayasası’nda da yer almış ve anayasanın 88. Maddesi’nde “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın Türk denir.” denilerek açıkça ifade edilmiştir. Vatanı bölünmez bir bütün kabul eden Kemalizm; sınırları içinde yaşayan tüm vatandaşlarını ayrım gözetmeksizin Türk vatandaşı olarak kabul etmiştir. Ülkedeki tüm insanlara kan testi yapılarak sınıflandırılamayacağı göz önünde tutulursa; birleştiren bir ulusçuluk anlayışının önemi daha iyi kavranacaktır. Günümüzde “halkların kardeşliği” sloganı her ne kadar birleştirici gibi gözükse de temelinde bölücüdür. Bu söylemi kullananlar emperyalizmin “böl ve yut” planlarına piyonluk yapanlardır.
Her türlü sınıf ayrımını reddederek tüm sınıfları ulus bilinci etrafında birleştiren Kemalizm; olayları da sınıf ayrımına dayanan bir noktadan değerlendirmez. Tüm halkı bir bütün olarak görür ve bu ulusun birliğine darbe niteliğindeki feodal kalıntısı ağalık sistemine, şeyh-mürit düzenine kesin olarak karşıdır ve bunların tasfiyesini ulusun geleceği için gerekli görür. Kemalizm’e göre ulusun birlik ve beraberliğini bozacak ve halkı kin ve düşmanlığa iterek iç çatışma yaratacak her oluşum tasfiye edilmelidir.
Devletin sosyal hayatı, ekonomiyi ve farklı alanları sürekli olarak izlemesi ve yanlış gidilen noktalarda müdahalesini halkın refahı için mecburi gören Kemalizm aynı zamanda güçler ayrılığına dayalı, denetlenebilir bir idare sisteminde bağımsız ve tarafsız yargı gözetiminde halkın yöneticilerini seçmesini; yani cumhuriyeti en doğru yönetim biçimi olarak görerek ilan etmiştir.
Kemalizm; Türk ulusunun bağrından filizlenip doğan bir fikir, ideolojidir. Kapitülasyonlar ve Balta Limanı gibi anlaşmalarla sömürgeleştirilmeye çalışılan Türk ulusunun emeğini çalanlara önce cephe de sonra masada tarihi iki mağlubiyet tattıran, sömürü ve işgale karşı “Ya İstiklal, Ya Ölüm !” diyen iradedir.
Kemalizm; insanca yaşamaktır. Kadınına yüzlerce ülkeden de önce seçme ve seçilme hakkını, kanun önünde eşitliği yani insanca yaşamı sunan fikirdir.
Kemalizm; çağdaşlaşmadır. Yüzyıllardır gelenekçi kalıplarla yeniliklerin önünde duranların yerini almayı başarmış, ulusun refahı için gerekli devrimleri tek tek gerçekleştirmiş bir çağdaşlaşma hareketidir.
Kemalizm; yok edilmeye çalışılan Türk ulusunun yüzyıllar boyu süren uykudan uyanarak, emperyalizmi ezişidir.
Kemalizm; iki uç arasında tercih yapılmaya zorlanan dünya devletlerine ve insanlığa bir alternatif, bir üçüncü dünya ideolojisidir. Kuşkusuz dünya ikiden büyüktür ve insanlık iki seçenek arasında kalmayacak ve er ya da geç zincirleri kıracaktır.
Ahmet Ayçiçek
Similar Posts:
- KEMALİZM’İ KISKAÇ ALTINA ALMAK YA DA KEMALİZM’İ JAKOBENİZM İLE BAŞTAN YARATMAK… – Hande KONCA
- KEMALİSTLERİN DEĞİŞİMLE İMTİHANI – Ahmet AYÇİÇEK
- KEMALİZM: ANLAŞILAMAYAN BİR KURTULUŞ İDEOLOJİSİ – Çiçek CİHANGİR
- YÖN’ÜMÜZÜ AYDINLATANLAR – Kaan EROĞUZ
- BAĞIMSIZLIK YÜRÜYÜŞÜNÜN 100.YILINDA: MUSTAFA KEMAL GİBİ HAZIRIZ – Kaan EROĞUZ