KEMALİST YAYINCILIK
12 Eylül darbesiyle birlikte, Türk toplumunun siyaset anlayışı, halka kamusal gidişatı aktaran kaynaklar ve kalemlerle birlikte hızlıca ve tek elden değişime tabi tutuldu. Türk kamuoyu, darbeyi gerçekleştiren askerî ve ticarî kadroların Türkiye tezahürüne uygun bir şekilde yeniden tasarlanmak ve büyük ölçüde ise ülkeye dair politik gerçeklerden mümkün mertebe uzaklaştırılmak üzere bir dizi değişikliği ister istemez tecrübe etmeye başladı. Ulus ve cumhuriyetimizin yalnızca birkaç 10 yıl sonra başını fena halde belaya sokacak olan bu değişimlerin başında, siyasî tarihimizin, 12 Eylül eliyle yeniden kurgulanmak istenen yeni Türkiye yapısına uygun olarak gerçeklerden kasten kopuk bir şekilde sil baştan anlatısı geliyordu.
Belli başlı birkaç siyasî ezber kutbu haricinde, Türk kamuoyunun olup biten başka hiçbir yere dikkat kesilmemesini ve yular geçirilmesi mümkün olmayan hiçbir fikre yönelmemesini amaçlayan bu zorbaca ve dıştan gelen zihniyetin imdadına, etkisi o tarihlerde artık yavaş yavaş ülkemizde de görülmeye başlanan yeni teknoloji çağının iletişim imkânları yetişti. Tek başına hiçbir zararı bulunmayan bu imkânlar silsilesi, kamuoyunun apolitizasyonunu sağlaması amacıyla habercilik, yayıncılık gibi iletişim alanlarında özel sektörün girişim gösterebilmesi amacıyla hızlıca benimsendi. 12 Eylül sonrası yönetime gelen siyasî iktidarlar, darbeyle temelleri atılan yeni Türkiye anlatısını topluma ‘”nispeten”’ doğal gözüken yollarla işleyebilmek için sözünü ettiğimiz sektörde kendilerince çeşitliliğe gittiler.
Ne “teknolojik gelişmelerin”’ ne de kamusal yaşantının korunmasında temel ihtiyaçlardan biri olan “iletişimde çeşitliliğin”’ herhangi bir kötü yanı vardır; aslolan, bu gelişim ve çeşitliliğin tarih bilinci, kamu yararı ve gerçekten demokratik yaşantı gözetilerek teşvik edilmesi, bina edilmesidir. Ne yazıktır ki, darbeyi gerçekleştirenlerin mülkî gücünden ve küresel aktörlerin Türk devlet ve kamu yaşantısında Soğuk Savaş boyunca rahatla hükmeder konuma gelmiş olmalarından dolayı, Türkiye, birkaç istisnai çaba ve girişim haricinde, mevzubahis teknoloji ve çeşitliliği “cumhuriyetin çağa uyum” anlayışına paralel bir şekilde kuramamıştır.
Bizzat darbe yıllarında ve sonrasında ise, darbenin oluşturduğu siyasal şartlarda hızlıca güdükleştirilen düşünsel ve politik üretim, 1980’li yılların ortalarından başlayarak, çerçevesini anlatmaya çalıştığımız “pusulasız” yeni iletişim yöntemlerinin apolitizasyon lehine baskın gelmesiyle iyice kaybolmuş; bununla beraber, gidişata direnerek yayıncılık bünyesinde faaliyet göstermeye çalışan pek çok kişi ve kurum ya bilfiil katledilmiş ya da itibar suikastlarıyla susturulmuştur.
Tamamlanmamış Ulusal Devrimimiz’e rağmen bu yıllara kadar varlığını koruyabilmiş; değişen dünyanın politik, ticarî ve kültürel şartlarına göre anlatısını toplum ile buluşturabilmiş olan Kemalist yayıncılık, işte tam da bu tarihlerde en büyük darbeyi yemiştir. ANAP’ın iktidar olduğu ilk yıllardan başlayarak, AKP’li 2000’lere kadar sayısız kalemini şehit veren Kemalist anlatı, 12 Eylül’ün kurguladığı şekilde günbegün apolitikleşen toplum yapısıyla birlikte, ne yazık ki, yıllar yılı biriktirdiği entelektüel gücü ve hızı ister istemez yitirmiştir.
90’ların ortalarından başlayarak hızlıca palazlanan ve iç kamuoyunda halktan hiçbir talep olmamasına rağmen kendisini bir nevi doğal ihtiyaç, dip dalga olarak göstermeyi başaran neo-liberal yayıncılık, özellikle AKP’nin ilk yıllarında gerçekçi Kemalist anlatının önüne geçmiş ve topluma kendisini kabul ettirme yolunda önemli kazanımlar elde edebilmiştir. Entelektüel kadrolarını ve o kadroları birleştiren başat kurumlarını hukuk dışı yollarla kaybeden Kemalizm, devlet ve kamu yaşantısına yapılan kumpaslara tepki göstermek meşguliyetindeyken, betimlemeye çalıştığımız bu pusulasız yayıncılığa karşı büyük yenilgiler almıştır.
Kemalist tarihten çıkagelen gerçeklerin bugün birer şehir efsanesi sanılması, öyle muamele edilmesi, ömrünü cumhuriyet ve devrimlerimize adamış yazarların, şairlerin, köşe yazarlarının, romancıların ve gazetecilerin fikirlerinin üstünde bu kadar rahat tepinilebilmesi, Kemalist bakışın sanki çağdışı bir şeymiş gibi ardı arkası kesilmez hurafeler yoluyla topluma işlenebilmesi ve siyasî cenahta ise özünü Kemalist Devrim’den alan siyasî partilerin ve çeşitli oluşumların yoldan çoktan sapmış olduğunun toplum tarafından anlaşılamayışı işte bundandır. Anlatıyı yaşatan külliyat, yayın örgütçülüğü cebren yok edilmiştir.
***
İnsan, midesini düşünerek bir şekilde hayatta kalabilir; ama aslolan yaşamaktır. Çağdaş bir toplum, ancak ve ancak, düşünerek ve düşündüklerini yayarak bu hayatı yaşayabilir. Beşerî yaşantının gereksinimlerine uygun bir şekilde iletişim halinde olmayan toplumların yarınları görebileceğini düşünmek, olsa olsa saflık olur. Örgütlülüğünü korumayan, iletişim kültürünü yaşatmayan ve kendisine iletişim vasıtalarıyla yayılan fikirleri didikleyip paylaşmayan hiçbir insan kitlesinin toplum özelliğine haiz olduğu söylenemez.
Cumhuriyetimizin, içeriği başka yazıların konusu olmakla beraber, tarihin çeşitli çalkantıları, duraksamaları, şüpheleri, acıları ve yaşadığı sayısız acı tecrübeleri sebebiyle, 21. yüzyılın bu ilk 10 yıllarında Kemalist düşünceden ve onu kamuoyuna aktarma görevini ifa eden Kemalist yayıncılıktan mahrum kaldığı apaçık ortada. Gerek ulusal kamuoyunda, gerekse geçen 20 yılda yetişkinliğe ermiş nesillerde bu yönde bir ihtiyaç, arayış açıkça görülüyor. Düşüneni, aktaranı ve paylaşanı olmadıkça; örgütü, kurumu, herhangi bir çatısı olmadıkça, dünyanın en haklı ve akılcı fikri olsa dahi, hiçbir fikrin veya yaşantının insanlığa katık olması mümkün olmadığı için; biz Kemalistler, tarihsel ve kamusal sorumluluğumuzu sizlerle buluşturmak üzere yayın hayatımıza başlıyoruz.
Gericiliği, ihaneti ve hukuk tanımazlığı sayısız kere ispatlanmış nice yasadışı tarikatın, salt belirli ticarî çevrelerin sözcülüğünü yapmak üzere kurulmuş onca sözde özgür yayın organının, gaipten ne amaç için para aldığı belli olmayan ve hatta işlevinin sorgulanması dahi günümüzde artık “faşizm” sayılan bir sürü uluslararası bağlantılı yayın organının Türk ulusuna bin bir kavram karmaşası, tutarsızlık, tarihsizlik, milyonlar içinde insansızlık ve güvensizlik aşılamasına; kısacası, apolitikleştirilmiş toplumumuzun günden güne iyice güdülebilir hale getirilmesine karşı sessiz kalmamak ve dahası, geçmişte üretilmiş ve bugün hâlâ üretilmeye, geliştirilmeye devam edilen “kurucu düşüncemiz”in içeriğini kamuoyu ile paylaşarak düşünsel yaşantının ilerleyişine katkıda bulunmak amacıyla, artık sizlerleyiz.
Dergimiz, bu yazıda özetçe değinilmeye çalışıldığı üzere, çeşitli silsileler vasıtasıyla aktarım hızı ve gücü köreltilen veya hatta yok edilen Kemalist düşünsel aktarımını sizlere tekrar sağlayacak ve siyasî geçmişimizin yorumunu ortaya koyarken, geleceğin Kemalist Türkiye’sini sizlerle birlikte kurgulayacaktır.
Kalem ve kürsüsü uğruna şehit düşenlere saygıyla.
KUTAY ÇİÇEKCİLER
Similar Posts:
- DOĞU ANADOLU KEMALİZM ÇALIŞTAYI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
- Ahmet Ayçiçek Yazdı: “Genç Kemalistler”
- KEMALİST ÖRGÜTLENME ÜZERİNE
- KEMALİST MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞI
- Burak Elik Yazdı: “Hoşçakal Hukuk Merhaba Guguk”