KEMALİST VE KEMALİZM -2-
Doç. Dr. Mehmet Emin ELMACI
Bundan önceki yazımızda Kemalizm kavramı üzerinde durmuş ve 1930’lu yıllarda çağdaş, laik, tam bağımsız ve antiemperyalist bakış açısıyla gün yüzüne çıkışına değinmiştik. Bu süreçte; dış politikada Almanya ve İtalya’nın, var olan dünya statükosundan rahatsızlığının, yayılmacı devlet adamlarıyla birlikte emperyalist bir politika izlemeye başlamaları ve içerde de yapılan yeni çok partili rejim denemesinin yine olumsuz sonuçlanmasının etkisi önemliydi. Atatürk’ün antiemperyalist ve tam bağımsız politikası onu dışarıda “barış politikasına”, demokratikleşme çabalarına karşılık ise laik çağdaşlaşma politikası içeride “aydınlanmacı bir politikaya” yöneltecektir.
Gerçekleştirilen devrimlerin halka benimsetilme çabaları da bu süreçte yoğunluk kazanmaya başlar aslında. Dünyadaki rejim krizinin olduğu bu süreçte Türk devrimi de devam etmekte ve aydınların basın yayın organları aracılığıyla kendilerini de anlatarak oluşan sistemi ifade etme çabaları; birbirinden çok farklı “Kemalizm” tanımlamaları ortaya çıkmaya başlamıştı.
İlk kez kullanıldığı yer ise; Kasım 1928’de yayın hayatına başlayan Muhit dergisinde Ahmet Cevat Emre’nin 1930 yılının yaz aylarında “Kemalizm doktrin olarak, bütün siyasi prensipleri malum bir demokrasi mektebidir” cümlesinde geçmiştir. Görüldüğü üzere Serbest Cumhuriyet Fırkası kapatılmış ve demokratik rejim lehinde yazılar yazan Cevat Emre, Kemalizm kavramını demokratikleşme üzerinden okumaktaydı. Muhalefet partisi kapanmış olsa da demokrasi idealinden vazgeçmemişti. Yine Cevat Emre, Kemalizm’i “derin içtimai-siyasi bir doktrin” olarak değerlendirmiş ve demokratik ve devletçi olarak nitelemişti.
İkinci kullanım Ali Naci Karacan’ın çıkardığı İnkılap gazetesinde, 2 Aralık 1930 tarihindeki başyazısında “Rusya’da nasıl bir Komünizm, İtalya’da nasıl bir Faşizm varsa, bizde de bir Kemalizm olmalıdır” şeklindeydi. Ali Naci Karacan, “Hürriyet değil faşizmi gibi bir idare istiyoruz” “Evet biz Hürriyet değil Faşizm değil Faşizm gibi bir idare istiyoruz” cümlelerinde olduğu üzere otoriter-totaliter bir devlet yapısı özlemi içindeydi.
Bu ufak örneklerden bile bu süreçte ülkedeki aydınların, yaptıkları fikir tartışmalarıyla Türk devrimini ve uygulanması gerekli siyasal sistemi kendi dünya görüşleriyle açıklamaya çalışmışlardı. Kendini Sol, Milliyetçi, Sağ, Marksist, Liberal, Faşist gören aydınlar; Kemalizm kavramını kendilerine göre değerlendirmişler ve Türk Devriminin İdeolojisini ortaya koymaya başlamışlardı. İşte Kemalizm bu nedenle, o dönemden itibaren herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği bir kavram haline gelmiş ve her alana yayılabilmiştir.
Similar Posts:
- KEMALİST ve KEMALİZM -1-
- KEMALİST MİLLİYETÇİLİK VE TÜRK OCAKLARI
- “ORTANIN SOLU” VE KEMALİZM
- DOĞU ANADOLU KEMALİZM ÇALIŞTAYI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
- Kaan Eroğuz Yazdı: “Kemalistler Post-Kemalizm Tartışmasının Neresinde ?”