SiyasetYazılar

Burak Elik Yazdı: “Hoşçakal Hukuk Merhaba Guguk”

Yaşa var ol Harbiye! Selamunaleyküm sivil toplum!

Maşallah ikinci Cumhuriyet! Ruhuna el fatiha laiklik…

                                                           Uğur Mumcu…

Bazı işler vardır; yaşam alanınızın simasını değiştirir, kimyasıyla oynar, onun işlerliğini baltalar. Siyaseten erk sahibi kimselerin manevraları, bu kategorideki değişikliklerin belki de en kapsamlı en köklü olanlarını beraberinde getirir. Toplum hayatında kamu işlerliğini adalete ve eşitliğe dayandırmak zorunda olan bu kimseler, terazinin ayarını değiştirmeye yönelik somut ya da sembolik hangi fiilin peşine düşerse varacağı nokta yine kendi ipinden askıya çekilmektir. Adaletin ve yurttaşlar arasındaki eşitliğin teminatı bizim coğrafyamızda laikliktir. Laikliğe vurulacak her ket, hukuku ve adaleti ayaklar altında rüsva edecek onu guguklaştıracaktır.

İktidar erkini elinde bulunduranlar, dönemlerinin tüm süreçlerinde bu ülkenin varoluş temellerine dinamit döşerken gözlerini diktikleri ilk kazanım, memleketi ve memleket insanını “muasır medeniler seviyesine”  çıkaracak, onu kör dogmadan aydınlanmacı modernizme ulaştıracak Laiklik ilkesiydi. Hoş, geleneklerinden gelen bu nefretin sebebi kula kulluk etme ritüellerinden kurtulamamaları olsa da içine düştükleri gafletin ve kibrin esaretini millete yaşatma çabası, ayakta kalan Cumhuriyet’in henüz tamamen işgal edilmemiş birkaç kurumunca yakın zamana kadar defedilmişti. Bugün geldiğimiz noktada ise kötülerin el birliğiyle derdest ettiği Cumhuriyet Kurumları’nın yerlerini, içinde soytarılarıyla bir saray, cübbesine ilik dikenlerden bir adliye, kibri koltuğuna sığmayan bir zât almış durumda. Geçtiğimiz günlerde verilen fotoğraf ise bunun ayyuka çıktığının en büyük göstergesidir.

Yeni yapılan Yargıtay binasının açılışında gördüğümüz vaziyet bize gösterdi ki; Kamusal hayatın güvencesi laiklik tasfiye halindedir, devletin dini yüzünü, milletten kabre dönmektedir. Ne demişti yola çıkarken; “Minareler süngü, kubbeler miğfer” o miğfer adliye binasına dikilmek isteniyor sevgili okur.

***

Hatırlayacaksınız, 2010 senesinde büyük bir sivil toplum propagandasıyla sözde va rolan vesayeti kıracakları iddiasıyla geçirdikleri Anayasal değişiklikleri. En çok da “yargının vesayetinin”  ortadan kalkmasıyla insanlara özgürlükler “bahşedebileceklerini” vaat etmişler, beğenmedikleri yargısal sistemi kazığa çekmişlerdi. Peki n’oldu? Bu yazıda bunlardan bahsetme gereği duymuyorum keza hafıza panzehirdir. Adalete olan susamışlık ve güvensizlik arasındaki çapraşıklık ne kadar fazlaysa hafızamız da o kadar zehirle kaplanmış hukukun kendisine ve sistemine olan katliamlarla doludur.

Utanıp sıkılmadan ülkenin köklerine kibrit suyu bastıklarını ayan beyan sergileyenler bu gafletten arınmalıdır. Hukuk ve adalet herkesin ihtiyacı, herkesin sığınacağı son kalesidir. Adaletsizlik veba gibidir birken iki olur ikiden üç sonra milyonlara sıçrar toplumsal bir çözülme beraberinde toplumsal bir çöküş başlatır. Bundan yıllar, yüzyıllar evvel Kara Veba’dan, Manastırına sığınmış bir rahibin de dediği gibi… “Manastırlar bize sığınak olmuştu. Biz hep manastırlarımızın kalın duvarlarının bizi koruyacağını sanmıştık. Manastırların da korunmaya ihtiyaç duyabileceği hiç aklımıza gelmemişti. Meğerse yanılmışız. Manastırların da korunmaya ihtiyacı varmış. Çok geç fark ettik. Affet bizi sevgili manastırlarımız!” (*)

(*) Kemal GÖZLER’ in çevirisi ve sunuşu ile Perfectus Belaslatinas – Kurbağa Manastırı

Similar Posts:

Loading

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir