Hizipçi Bir Muhalefet Tasarısı: 10 Aralık Hareketi
SIYASETTARIHTÜM YAZILAR
Batuhan Çataltepe
10/6/20253 min read


CHP için operasyonlar partisidir denilse belki de yanlış bir tanımlama yapılmayacaktır. Hem parti içi hem de parti dışı gelenekten gelenlerin partiye eklemlenmesi ile CHP tarihi, birçok operasyon atlatmıştır. Bu operasyon silsilesinin önem sırasına göre sıralaması yapılması mümkün görünmeyip, biri yekdiğerini takip eden operasyonlar olduğu yorumu kaçınılmazdır. Bu çalışmada ise CHP’nin 1955 sonrası “siyasi parti hüviyetinin” revizasyonu ve parti okulundan değil muhtelif çevrelerde marka değeri taşıyan isimlerin CHP’yi şirketleştirecek bir hareket ele alınacaktır. Konumuz: 10 Aralık Hareketi.
2002 öncesi Türk siyaseti oldukça çalkantılı, hükümet krizlerinin yaşandığı, MGK kararlarının hala ayet misali geçerli sayıldığı, her an müdahale fikrinin olma ihtimalinin üzerinde durulduğu bir Türkiye tablosu ile karşı karşıyadır. CHP ise Genel Başkan Deniz Baykal’ın öncülüğünde parti idari mekanizmasını yenilemekle birlikte sisteme uygun statükocu bir profil çizmekle meşguldür. Deniz Baykal hizipçi bir siyaset adamı olarak bilinir. Ulusalcı tandanslı bir isim olmakla birlikte, parti içi muhalefete sıcak bakmayanlardandır. Deniz Baykal CHP’si ordunun hala devam eden siyaseti değiştirebilme kuvvetine karşılık güvenlik politikalarına ağırlık verici açıklamalarla orduya göz kırpıyordu.
İstanbul’da Dedeman Oteli’nde toplanan bir grup politik isim 10 Aralık 2005 tarihinde Akp ve CHP sistemine karşı bir duruş sergilemiştir. Günümüzde CHP milletvekilliği yapan Oğuz Kaan Salıcı, Onursal Adıgüzel ile beraber Canan Kaftancıoğlu gibi isimler 10 Aralık Hareketi’nin içerisindeki bazı politik isimlerdir. Buna ek olarak DİSK genel başkanı Süleyman Çelebi’de 10 Aralık 2005 tarihli toplantıya katılanlar arasındadır. CHP’ye alternatif yeni parti bir kurulması masaya yatırılan toplantılara Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Prof. Dr. Burhan Şenata gibi isimler de iştirak etmiştir.
10 Aralık Hareketi çıkış noktası itibariyle iktidar ile ana muhalefet partilerinin siyaset yapma stratejilerini beğenmiyor, alternatif bir plan hazırlıyordu. AKP’yi dini duyguları suistimal etmek ve insanların kıyafetlerine karışmakla itham ederken CHP’yi AB’ne katılım konusunda sırt dönmekle suçluyordu. Post-Kemalist tezlerden beslenen hareket, hazırladığı anayasa kitapçığında 66. maddeye itiraz ediyor, Türk kavramı yerine Türkiye yurttaşı ifadesine yer veriyordu. 10 Aralık hareketi bu çıkışı ile ideolojik yelpaze bakımından sağ veya sol tandanslı bir eğilimlerden hangisini muhafaza ettiği sorusu ilk bakışta zor cevaplanabilir bir şey olsa da 10 Aralıkçıların temsil ettikleri siyasi anlayış, Avrupa Birliği’ni önemseyen Batı ile uyumlu bir ‘’liberal-sol’’ oluşumdu. Liberal tezlerden beslenerek AB yanlısı olduğu yorumu yapılabilmektedir.
10 Aralıkçılar bu toplantılara devam ederken bir siyasi parti kurma ve Tek Parti-Tek Lider- Tek muhalefet parolasını benimsemişlerdir. Nitekim hareket partilileşecekken kaset olayı zuhur etmiş ve Deniz Baykal istifa etmiştir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçildiği Genel Başkanlık koltuğunda, 10 Aralık hareketinin mimarlarının hemen hemen hepsi milletvekilli olmuştur. 2018 genel seçimleri sonrası CHP ile yolları ayrılan ve kendilerine 29 Ekim Hareketi/Ruhu diyen 3 vekilden Mehmet Ali Çelebi, 10 Aralık hareketi için yıllar sonra
“İkinci Cumhuriyetçi, bölücü, rantçı” ifadelerine yer vermiş, şirketleşen parti idaresine tepki göstermiştir.
Sistemin dışına çıkacak radikal potansiyelleri hiçbir zaman içinde barındıramayacağı bir döneme giren CHP, 2002’den günümüze aldığı oy, parti genel başkanı ve ekibinin değil, kurucu idarenin ve felsefenin argümanlarından beslenerek alınan oydur. Bu siyasi manivela sekter bir politika yaratmıştır. Seçmeni mütemadiyen hazır bir oy deposu olarak gören bu anlayış, partiyi “kaçak ve başsız” siyasetçiler ile genişletme gayretine bürünmüştür.