HETERODOKS KOPUŞ
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunun 100. yılına hazırlanırken demokratik kurumlarının, toplumsal kırılmalarının ve kurucu iradenin özgün mirasını paylaşma sancılarını yaşıyor. Kitlelerin psikolojisi, bireylerin özgül iradelerini çerçevelerken demokratik reaksiyonların camdan tavanları inşa ediliyor. Ötekisi olmayan bir düzenin şiir mısralarında dahi aşındığı zamanlardan geçerken, birey ve yurttaş olguları yeni ötekiler olarak ortaya çıkıyor. Ön Asya’nın tarihsel çıkmazları ile mücadele ederek kurulan Cumhuriyet, Avrupa’nın post-modern itibarına kurban edilmek isteniyor. Bu bağlamda, Avrupa-Atlantik sisteminin dayatmaları, Türk ulusunun varoluş birikimine meydan okumaya çalışırken ideolojilerin geçersiz kılındığı safsataları düşün dünyasını süslüyor. Birinci yüzyılda adeta lüks bir restoranın cilalı servis tabağında sunulmaya çalışılarak özünden ve kimliğinden arındırılmaya çalışılan Kemalizm, ikinci yüzyılın şafağında marjinal çerçevelere hapsediliyor. Ulus devlet yaratısının ilkel etiketiyle karşı karşıya kaldığı şu günlerde Türkiye’nin rotası güllerle örtülürken öte yandan yeni bir Brütüs kumpası veya Bourbon çıkmazı ile karşı karşıyayız.
EŞİTSİZLİĞİN FIRSATLARI
Toplumsal hayatın alışılmış realitelerini alt üst eden ve birey türevli dogmaları tartışmaya açan Covid-19 salgını ve peşinden gelen büyük deprem felaketi üniversiteler başta olmak üzere örgün eğitim kurumlarının uzaktan eğitim karnesini gündeme getirdi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2022 yılında yayınladığı verilere göre internete erişim olanağı olan hane oranın %94,1 olduğu ülkemizde uzaktan eğitim olgusunun salt teknolojik altyapı üzerinden değerlendirilmeye çalışılması oldukça sığ bir alan yaratıyor. Bununla birlikte, yeni nesil öğretim yöntem ve tekniklerinin başat unsuru olan Web 2.0 araçlarının tanıtımının ve propagandasının yeterince yapılmamış olması, uygulama düzeyi sorularının bu sürece istenilen oranda dahil edilememesi ve grupla çalışma stratejilerinin hedeflenen düzeye ulaşmaması, bu yeni gerçeklik üzerinde yapılan kısır atışmaların gölgesinde kalıyor. Halbuki, dijital müfredatın zenginliği ve çok yönlülüğü eğitimin yaşam boyu kılınmasında kayda değer bir etki alanı olarak ortaya çıkıyor. Yanı sıra, sağlanan konum esnekliği uzaktan eğitim sürecinin fiziksel erişilebilirliğini artırırken eş zamansız öğrenme seçeneğini güçlendiriyor. Güncelin sıkışık kaygılarının perdelediği 21. Yüzyıl becerileri yarının ufkunu aydınlatacak olan bir alternatif olarak panoya iliştirilmiştir. Bilgi okuryazarlığı ve tasarım odaklı öğretim yöntem ve teknikleri sözü edilen süreçte farkındalıklara kapı aralayacaktır.
ÜZÜM HOŞAFI
2006 yılında Murat Çulcu tarafından yayına hazırlanan Kanlısırt Günlüğü: Mehmet Fasih Bey’in Çanakkale Anıları adlı eser her 18 Mart’ta Çanakkale Savaşı’na atfedilen menünün gerçekliğini tartışmaya açıyor. Söz konusu eserde, Mehmet Fasih Bey yemek yediğini paylaşırken askerlerin sofrasında konserve çorbası, imam bayıldı, ekmek, hurma, peynir, üzüm, sucuk, bulgur pilavı, pırasa, pilav, mantı, lapa, ızgara köfte, çorba, Şam baklavası, şeker ve tahin helvası olduğunu ifade etmektedir. Yine, Ömer Çakır tarafından yayınlanan Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Mektupları adlı eserde Sivaslı Sami Efendi adlı bir askerin hatıralarına yer verilmiş ve askerlere günlük sıcak karavana geldiği ifade edilmiştir. Yanı sıra, parmak üzümü, fındık, sigara ve şekerlemenin bol miktarda dağıtıldığı ifade edilmiştir. Özellikle, hasta askerlere koyun yoğurdu, ayran ve süt ikram edildiği görülmektedir.