HAYATI ÖRGÜTLEMEK ve SAYDAMLIK
Hayat, Arapça kökenli bir sözcük olup gündelik kullanımında –en azından bizce- parçaların, vida ve somunla tutturulmasını çağrıştırır. Makineyi ve dişliyi de. Yaşamak ise insancıl imgelerle bezenmiş, dolu dolu, renkli ve çığırtkandır belleğimizde. Ayrıklığı da barındırır yan yanalığı da.
Türk Devrimi’nin çağıldayan ırmağından bir kere yudumlayıp, yıkılışın ve kuruluşun bilinci yeşerdiğinde, devrimci bilinç boy verir. Doymayan, kanmayan, durulmayan istençle gürbüzleşir. Şiiriyle, sanatıyla, ekonomi politiğiyle ve halkıyla; devrimci, devrimci bilinçle varsıllaşır. Devrimci; inceler, çözümler, duyumsar ve yaşar. Yaşayan devrimci, duyarsız olamaz. İnsana dönük algıları gelişmiş, eleştirel düşünme yetisi palazlanmış, sorgulayan ve yanlışa direnebilen tutum yaşamı kucaklamıştır. Bu yüzden devrimcinin olduğu yerde, yaşam devrimciyle bezenir. Devrimci yaşar, hayat örgütlenmeye durur…
Devrimci; duruşu, konuşması, kavrayışı, eylem ve uygulama biçimiyle ayırt edilir ve etki üretir. Devrimci, devrimci bilinçle yenilenir, yeniliği ve tazeliği yayar. Çürümüş ve kokuşmuş düzenin, davranış ve alışkanlıklarına yanaşmaz. Devrimci ve devrimci bilinç, etkileşimli süreçle birbirini üretir. Tüm bu süreç, devrimci bilincin; düzenden ve düzenin ideolojisinden ayrıklaşması, düzene bağışıklık kazanmasına yol açar. İşte, devrimci bilinç; düzene karşı ideolojik mücadeleye dönüşür. Düzene karşı ideolojik mücadele, mücadelenin düşünsel-duyumsa yöntemini ve amacını tanımlamakta, yetkin edimini kapsamaktadır.
Devrimci bilinçle tanışıklığın artması, devrimcilerin hayatı örgütlemesine bağlıdır. Düzene karşı ideolojik mücadele, tüm devrimci düşünme-duyumsama ve uygulamaları kapsanarak; hayatı örgütlemenin gelişkinliği ile düzeni aşındırır.
Devrimciler, düzen tarafından sömürülen ve yabancılaşan kişi ve kişilere ulaşmada istekli olmalı, yankı odalarına kapanmamalıdır. Halkımız, düzenin dayatımlarında soluk alıp vermede zorlanırken, devrimciler kuramsal tartışmaları, somut uygulamada sınamadan günlerini geçirmemelidir. Kuramdaki soyutlamanın, somut karşılığı bilinmeden istekler dillendirilmemelidir. Devrimciler ayaklarını bu toprağa basar, bu toprakta topraklanır!
Ahmet Taner Kışlalı, Kemalizm Laiklik ve Demokrasi adlı kitabında: “Kemalizm Bir İdeoloji midir?” sorusunu şöyle yanıtlıyor:
“İdeolojiler, toplumsal gereksinmeleri karşılayan, o gereksinmeleri duyan kesimlerce benimsenmiş, kendi içlerinde tutarlı inanç sistemleridir. Benzer koşulları paylaşanların, o benzer koşulların ürünü olan sorunlarına çözüm getirirler. Özleri aynı kalmakla birlikte, değişen koşullara koşut olarak yenilenebilen, yenilenmeye açık olan ideolojiler ölmezler. Katılaşan, kalıplaşan ideolojiler ise, günün birinde tarih sayfalarındaki yerlerine gömülürler.
Sağcı ideolojiler daha çok duygulara, solcu ideolojiler ise akla seslenir. İnsanın bilinçli çabasının koşulları iyileştirebileceğine, sorunlarına çözüm getirebileceğine olan güveni yansıtırlar. Kemalizm de, akla ve insancıl değerlere dayalı “çağdaş” bir toplum özlemine yanıt veren, geri kalmışlıktan kurtulma istencini yansıtan bir ideolojidir.”
(Not: Son tümce, Kemalizm’i tanımlarken birçok soruyu daha beraberinde getirmektedir. Akıl nedir, hangi akıl? İnsancıl değerler nasıl tanımlanır? Çağdaşlık nedir? Geri kalmışlık nedir, göstergeleri nelerdir? Tüm bu kavramların arasındaki ilişki-diyalektik nedir? Yanıtlar başka yazının konusudur.)
Toplumsal gereksinmeleri karşılayabilmek için, toplumsal gereksinmeleri duymak gerekir. Benzer koşulları paylaşanlar, benzer koşulların ürünü sorunları çözebilirler. O yüzden devrimci, devrimci bilincini kapalı kapılar ardında ve karanlık odalarda değil; yaşamda üretir, hayatı örgütleyerek biçimlendirir. Devrimciler, bu toprakta topraklanır; kitleyle ve eylemle öğrenir! Öğrenme isteği, kitleyle ve eylemle perçinlenir, kışkırtılır. Böylece, devrimci bilinç çoğaltılabilir.
“Hayatın” gerçeklerini değiştirmek adına, devrimci, hayatı örgütlemelidir. Hayatı örgütlemek; birbirine dokunmak, gereksinmeleri dayanışarak karşılamak ve ortaklaşmanın erdemine varmak demektir. Devrimciler hayatı böylece örgütleyebilirler.
Devrimcileri, hayatı örgütlemeye çağırıyoruz!
Hayatı Örgütlemek; Düşünce ve Eylemde Saydamlıktan Geçer
Düzene karşı ideolojik mücadele veren devrimci, ideolojiyi güncel gereksinmeleri karşılayan duruma getirmekle ve hayatı örgütlemekle, devrimci bilincin yayılmasına çabalamakla yükümlüdür. Düzene karşı ideolojik mücadele, düzene ve düzenin ideolojisine dönüktür, bunları aşmak adınadır. Bu yüzden düzenin anlam ve değer yargılarından bağışıktır. Düzene karşı ideolojik mücadelenin verilmesi ve amacına ulaşmasında seçilen yollardan biri: “hayatı örgütlemek” idir. Yani, insan ilişkilerinin genel örgülülük durumuna, devrimci bilinçle yükseltgenmesidir. Bu durumu üretebilmek için devrimci, düşüncede-duyumsamada, eylemde-uygulamada saydam olmalıdır.
Saydamlık şudur:
Devrimci, yaşarken ve yaşamı bezerken ayak oyunlarına, çıkar ilişkilerine, pazarlıklara başvurmaz. Düşündüğünü ve duyumsadığını söyler. Yaptığını ve eylemini gizlemez. Kişiselleşmiş konularda taraf olmaz, kişiler üzerine görüşlerinden gerekmedikçe söz açmaz. İlkeli tutumunu ortaya koyar. İkili ilişkilere müdahil olmaz. Kişilerin öznel seçimlerine karışmaz (bunların toplumsal boyutunu, sınıfsal göstergelerini bilimsel olarak incelemekten de geri durmaz). Devrimci; görüş, düşünce, söz ve uygulaması ile bütündür. Gerektiği anda ve yerde, gerekli biçim ve kapsamda konuşur. Kavrayışını ortaya koyar, kuşkuları ve soru işaretlerini açık yüreklilikle giderir. Devrimci için “puşt, puşttur!”. Eğip bükmeye gerek yoktur. Konuşmaları, davranışları ile ortaya koyduğu tutum ve duruşun söze dökülmesinden oluşur.
Tüm bu süreçlerde, düşmanın işine gelen konulara, onun suyunu keserek girer ve çıkar. Dayatılan seçeneklerin mutlak olmadığını bilir, seçenek üretir. Ayrıca devrimci, kişilerle konuşurken tutumunu net olarak bildirmenin yanında karşısındakini kısıtlayan ve onu yaftalayan bir dili kullanmaz. İletişimde olduğunu dinler, görüşlerini detaylandırması için öneriler getirir. Karşısındakini ve konuşmayı araçsallaştırmaz, eşit konumda bireyler olarak değerlendirir. Sorgulamaya çağırır.
Devrimci söylemde ve eylemde saydamdır.
Gücünü de saydamlığından alır. O yüzden çekincesi yoktur!
Hayatı örgütlemek; düşünce ve eylemde saydamlıktan geçer!
Arda ÇELİK