DEPREM SONRASI TRİBÜN – SİYASET GERİLİMİ

6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 7.7 ve Elbistan ilçesinde 7.6 büyüklüğündeki iki deprem Kahramanmaraş dahil 11 ilde büyük yıkıma neden oldu. Yıkımla beraber can kaybı ise 45 bini geçti. Deprem felaketi sonrası her sektör büyük felaketten etkilenirken, yazımızın konusu olan spor kamuoyu da bundan etkilendi. İktidar her zaman olduğu gibi yine tribünlerin sesini kısmaya çalıştı.

Fenerbahçe – Konyaspor maçı öncesinde tribünleri dolduran taraftarlar “Yalan yalan yalan. Dolan dolan dolan. 20 sene oldu. İstifa ulan” tezahüratında bulunmuştu. Fenerbahçe’nin göstermiş olduğu cesaretli tutum sonrası ertesi gün Beşiktaş – Antalyaspor maçı öncesinde de hükümet istifaya davet edildi. Vodafone Park’ta depremzede çocuklara moral vermek amacıyla taraftarlar, yanlarında getirdikleri atkı ve bere dışında pelüş oyuncakları saha zeminine fırlatmışlardı ve o sırada yeniden Hükümet İstifa sesleri Dolmabahçe’de yankılanmıştı.

Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın futbol sahalarında ateşledikleri kıvılcım sonrası Alanyaspor, Kayserispor, Konyaspor, Rizespor, Başakşehir, Denizlispor, Keçiörengücü,  Sivasspor gibi hükümete yakın Başkan ve Yönetim kurullarınca yönetilen futbol kulüpleri Hükümetin yanında olduklarını belirten ve spor müsabakalarında siyasi söylemlerin karşısında olduklarını belirten açıklamalarda bulundu.

Türkiye’nin siyasi kutuplaşma yaşadığı son 21 yıllık iktidar döneminde kutuplaşmanın futbol arenasına taşması zaten olağan bir durumdu ve ilk kez yaşanılmıyordu. Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç, “Niye bizi tekrar hedef alıyorsunuz? Niye Fenerbahçe’yi tekrar bir kaosun içine sokmaya çalışıyorsunuz? Fenerbahçe siyasetin tarafı değildir. Bizim vazgeçilemez tek tarafımız; Ülkemizin, devletimizin ali menfaatleri ve milli değerlerine olan aidiyet ve saygıdır. Silinmez Atatürkçü çizgimizdir. Ben istemiyorum siyasi tezahüratlar olmasını. Ama hakaret ve küfür olmadığı müddetçe ben karışamam. Ben, taraftarın dediğini kontrol edemem. Herkes hükümeti desteklemek zorunda değil. Bize öğretmediler mi hükümet nedir, iktidar nedir? Hükümetler gider, hükümetler gelir. Devlet kalır” açıklamalarını yapmıştı.  Hükümet ve devlet aynı değildir, devlet baki olan ve herkesin kırmızı çizgisi durumundadır, hükümet ise eleştirilebilir.

Böylesine bir atmosferde Fenerbahçe taraftarına deplasman yasağı getirilmiş, Kayseri’de yer alamayan sarı lacivertli futbolseverleri, Beşiktaş deplasmanına gidemeyen Ankaragücü taraftarlarına verilen yasak izlemiş ve her stadyumda akla sığmayan bu yasak yine gelenekselleştirilmiştir. Basketbol müsabakalarında da deplasman yasakları getirilerek seyirci bu hobisinden mahrum bırakılmıştır. Zaten İktidar yeri geldiğinde sporu kendine göre birleştirici bir unsur olarak kullanırken, yeri geldi mi sporu, sanatı bir tehdit olarak algılamamış mıydı?

Önceki sezonlarda 3 Temmuz’da başlayan Şike davası sürecinde gerilen ortam nedeniyle 4 büyük kulübün birbirleriyle yaptığı maçlarda konuk ekibin taraftarının stada gelmesi yasaklanmış ve böylece olayların önünün kesilmesi amaçlanmıştı. Uygulamanın sadece 2011-12 sezonunu kapsaması beklenirken 2012-2013 sezonunun büyük bölümünde harekete geçilmemiş, bu yasaklar devam ettirilerek hükümet kendine koruma kalkanı oluşturmuştur. Basketbolda Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor arasında oynanacak maçlarda da deplasmana taraftar götürme yasağı sürdürülmüştür.

Pandemi döneminde Hollanda ve Fransa liglerini iptal etmişti. Pandemi döneminde ülkemizde ligler seyircisiz devam etmişti. Deprem felaketi nedeniyle futbol, basketbol ve diğer branşlarda ligler oynanmasaydı aklı başında hiçbir yurttaş buna hayır demezdi. Bu dönemde bile ithalat, ihracat devam etmiş ve Milyon Eurolar kulüplerimizce dağıtılmıştır. Hatayspor, Gaziantep FK, Adanaspor, Yeni Malatyaspor, Adıyaman FK, Diyarbekirspor, Malatya Arguvanspor, Kahramanmaraşspor ligden çekilme talebini ileterek lige devam etmeme kararı almıştır. Tabii bunlar yapılabilirdi, ama normale dönmek adına spor müsabakalarının devam etmesi ve birçok sporseverin bu alanlarda depremzedelere dayanışma örneği göstermesini de unutmamalıyız. Özellikle futbolda ülkemizde yapılması planlananlar bir megafona seslenmiş gibi bir etkide bırakmaktadır. Bir arada bulunmanın bile tehlike arz edildiği Türkiye’de stadyum ve salonlar kitlesel eylem alanları olarak ortaya çıkmaktadır, keza Mısır’da da bunu yıllar önce görmüştük. Öte yandan iktidarın işine gelmeyen faaliyetler, maçların başlamasıyla yerini hakem tartışmalarına ve taraftar arası barışın yerini nefret söylemlerinin almasıyla bu tip felaketlerin unutulmaya yüz tutulmasına sebebiyet vermektedir.

Maçların seyircisiz oynandığı, üniversite kampüslerinin boş bırakıldığı, insanların evsiz kaldığı ve iktidarın tam da isteği olan bu yaşam tarzını halkımız kabul etmemektedir. Bazı spor kulüplerimizin açıklama yaparlarken kendilerini grup toplantısı yapıyormuş gibi hissetmeleri, kullandıkları nefret ve kibirli söylemleriyle kendileriyle çeliştiklerini ve siyaseti alet ettiklerini söyleyebiliriz, tabii başkan ve yönetim kurulu üyeleri çoğunlukla AK Parti belediye meclis üyelerinden oluşan kulüplerimiz adına utanç duymaktan başka bir duygu tarif edemiyorum.

 

BAĞIŞ TOPLANILIYOR AMA 20 SENE EV TAKSİDİ ÖDENECEK

Tüm bunların yaşandığı dönemde depremzedeler için Gençlik ve Spor Bakanlığı, Türkiye Futbol Federasyonu, Süper Lig Kulüpler Birliği Vakfı ve beIN Medya Grubu işbirliği ile organize edilen ‘Omuza Omuza’ yardım kampanyasında toplam 845 milyon TL bağış toplandı. Aynı zamanda futbol dünyasının ünlü isimleri Kylian Mbappe, Jurgen Klopp, Pep Guardiola, Ruud Gulit, Mikel Arteta, Arsen Wenger de Omuz Omuza kampanyasına destek oldu.  Spor dünyasının topladığı bağışlar ve diğer kampanyalarla beraber miktar çok büyük. Şehirlerin inşası ve insanların yaralarını sarmak adına kullanılırsa süreç kısalır tabii temennimiz kullanılması yönünde!

Toplanan bağış miktarlarına rağmen evi yıkılan vatandaşlara da TOKİ tarafından yeni konutların yapılacağı belirtildi ama Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın (TOKİ) deprem bölgesinde inşa edeceği konutların ödeme koşulları belli oldu. Hak sahiplerine maliyet üzerinden borçlandırma yapılacak. İki yılı ödemesiz, toplam 20 sene faizsiz vade imkanı sağlanacağı açıklanırken, depremzedelerin 20 yıl boyunca ev taksiti ödeyecek olmasına isyan etmemek mümkün değil, o zaman bu paralar neden toplandı, nerelere aktarılacak?

Dilerim ki Türkiye yaşadığı felaketleri unutmayan, dersler çıkaran, yapılan hataları cezalandıran bir ülke hüviyetine bürünür. Yoksa, asrın felaketi olarak nitelendirilen bu nitelemeyi her gün ve her alanda yaşamaya devam ederiz…

Loading