Genel

DAHA ADİL BİR TÜRKİYE UMUDUYLA

Adalet, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, evrensel hukuk kuralları, insan hakları…

Çok duyar, çok duyururuz bu kavramları; ancak bu kavramların içini doldurmak için, bu kavramları ülkemiz topraklarında yeşertip adaletin dört bir yanı sarıp sarmalaması için neler yaparız?

Tam tersine hukuku köleleştirmeye çalışan siyasî iktidar ile adaleti vicdanlarında, kendi hayatlarında, ailelerinde ve toplumsal çevrelerinde, kendi siyasî partilerinde özümseyememiş ama adaleti ağızlarından düşürmeyen, bu yüce kavramların içini ağızlarından düşürmedikleri için boşaltıp kendi hırs ve ayrımlarına kurban edenleri izler, dururuz.

Ülkeyi yönetenlerle ülkeye umut olacağı iddiasında bulunanların bu kavramları aralarında top gibi oynamalarını üzülerek izleriz.

 

***

 

Yargı, sacayağı gibidir; üç ayaklıdır. Her bir ayağı, diğerine muhtaçtır. İddia, savunma, karar… Altında ateş yanar, üstünde yemek pişer… Ateş, iktidar; yemek, vatandaşın yiyeceği aştır.

Ayaklardan biri olmasa diğer ayaklar işe yaramaz. Tencere durmaz, yemek de yanar, ocak da batar. İşte yargının görevini en iyi şekilde yapabilmesinin ön şartı, bu üç ayağının da sağlamca yere basmasından geçer.

Çözümün ana başlığı LİYAKAT’tir.

Liyakat; bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluğu, yaraşırlık durumudur. Bir görevi, işi yapabilme yetkinliğine sahip olmasıdır.

Ülkemizde gelinen bu noktada adaletin karar ve iddia mekanizmalarına seçilen hâkim ve cumhuriyet savcılarının alımı nasıl yapılmaktadır? En önemli sorunlardan birisi elbette budur. Çevremizde çok duyarız. “Hâkimlik – Savcılık sınavında dereceye girdi; ancak mülakatta elendi.” diye. Mülakatın aslında bir mülakat olmadığını, referans adı altında torpil sisteminin mülakatta hayat bulduğu bir garabeti hep birlikte görürüz. İşte tam da bu noktada öncelikle hâkim ve cumhuriyet savcılarının kadroya alımlarının önündeki torpil sisteminin ortadan kalkması gerekmektedir.

Elbette layıkıyla mülakatı kazanan hâkim ve savcılarımızı tenzih ediyorum.

Ancak avukatlık yapmamdan mütevellit çevremdeki dostlarımın yazılı sınavı geçtikten sonra “torpil” arayışlarına şahit olmam gerçeğini basite alamam. Bu durum Türk yargı sisteminin torpil temelinde inşasına devam edildiğini gözler önüne seriyor. Bilginin, kişiliğin, bireyselleşebilmenin, muhakeme gücünün, güçlü iradenin yarıştığı bir mekanizma olmaktan çıkarak referans adı altında torpillerin yarıştığı bir mekanizmaya dönüşüyor.

Bu kokuşmuş süreçten geçerek mülakatta başarılı olanların iradesine vatandaş olarak nasıl güvenebiliriz ki? Kendine güveni olmayan, okuduğu gazeteyi saklayan, sosyal medyada fotoğraflarını silen, dostuna siyasî görüşünden dolayı selamı kesebilen bir kimse nasıl karar mekanizmasında güçlü bir irade örneği gösterebilecektir? Bilgisiyle, muhakeme gücüyle, kişiliğiyle seçilmeyen biri ve en kötüsü de bilgisiyle değil de referansıyla seçildiğini bilen biri nasıl bağımsız ve tarafsız olabilecektir ki? Gün geldiğinde kendisini o makama taşıyan iradenin kendisine olan talebini nasıl hukuka uygun değerlendirebilecektir ki? Bunu ondan istemek de beklemek de haksızlık değil midir?

 

***

 

Hukukun üstünlüğünün tesisinde acilen alınacak önlem, öncelikle hâkim – savcı alımlarındaki mülakatın şeffaf, bilgi ve muhakeme yeteneğini ölçen, ses ve görüntü kayıtlarıyla belgelenen şekle dönüşmesi diyebiliriz. Ayrıca güvenlik soruşturmasını yapan kurumların da elbette siyasî iradenin etkisinden uzak şekilde konumlanması gerekmektedir. Önceden belirlenmiş, şeffaf ve tanımlanabilir ölçütler ve kıstaslara tabi tutularak belge ve somut bilgilerle bu soruşturma yapılmalıdır. Adayın sonucu bu kıstaslar neticesinde belgelenerek yani gerekçeleriyle açıklanmalıdır. Ancak şeffaf bir alımla hem doğru kişiler göreve başlar hem de vatandaşın hukuka olan güveni artabilir. Hukuka güveni artan vatandaş, adil uygulamaya tabi tutulduğunu gören vatandaş huzurla yaşar, yatırımcı güvenle yatırımını yapar. Ekonominin de yükselişi yargının bağımsız ve tarafsızlığına bağlıdır.

Elbette tüm mesele alımların liyakat temelinde olmasına bağlı olamaz. Bu noktada hukuk fakültelerinin eğitim kalitesinden tutun, akademik eleman yetiştirebilmek için yeterli ödeneğin ve imkânın devlet tarafından üniversitelere sağlanmasından tutun, birçok etken de bağımsız yargının inşasında önemli rol oynayacaktır; ancak ana etken liyakatli alımlardan geçer.

 

***

 

Yargının kurucu unsurlarından, o sacayağının üç ayağından biri olan bağımsız savunmayı yani avukatlığı da önümüzdeki yazımda siz değerli okuyucularımla paylaşacağım.

Daha adil bir Türkiye umuduyla…

En derin saygı ve sevgilerimle.

 

Av. ÇAĞRI SARIOĞLU

Similar Posts:

Loading

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir