BİR BÜTÜNÜN PARÇASI OLMAK: ÖRGÜTLENMEK
Sahi, ilk ne zaman yan yana gelmiştik?
İlk düşman süngüsü çekildiğinde mi, ilk kurşun atıldığında mı, yoksa “Bu vatan bizimdir!” dediğimizde mi? Amansız, sancılı onca günü atlatmıştık da, sahi nasıl yapmıştık? Tek kişi miydik, yoksa konuşacak onlarca ortak konumuz ve söyleyecek onlarca ortak sözümüz mü vardı? Nâzım’ın da dediği gibi, “Ben yanmazsam, sen yanmazsan, biz yanmazsak; Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?”.
Örgütlenmek, her ne kadar bugünün Türk Dil Kurumu’nda hak ettiği karşılığı almıyor olsa da, örgüt konumuna gelmek, teşkilatlanmak olarak tanımlanıyor. “Hak ettiği karşılığı almıyor.” diyorum; çünkü bir arada olmak bundan çok daha fazlası. Örgütlenmek, bir hedefe varmak için ortak sorunları kendilerine dert edinen bir grup insanın, bu hedef uğruna belli başlı dinamikler etrafında yürüyebilmesidir aslında. Her bir adımda bir başkasını yanına katmak, “Yalnız değilsin!” demek, “Bu yolu birlikte yürüyeceğiz!” demektir.
Bir diğer husus ise, bireylerin bir topluluğa dahil olarak ya da bir topluluk kurarak, zorluklara karşı durma ve çözüm üretme eylemi sırasında ülkede ve dünyada yaşanan güncel olayları yakından takip ettiği, evrensel bir birey olabildiğidir. Bir bakıma birey hem kendisini yaşayan bir varlık olarak güncel tutarken bir yandan da var olan nosyonu ile topluluğa katkı sunar.
Toplumumuzda bir grubun bir araya gelmesine ve birtakım başarılara imza atmasına hep imrenilmiştir; ama nedense evin bir üyesi bu gruba katılacak da örgütlenmiş olacak diye korkulur. Ebeveynler üniversiteyi kazanan çocuklarına bir yere dahil olma, aralarına karışma, alet olma (!) derler ya bunları duyarak büyürüz nedensiz. Örgütlenmenin mutlaka bir yanında zarar olduğu kanısı, birlikte hareket edenleri takdir eden toplum tarafından daima akılda tutulur. Bir taşı dahi yerinden oynatmak için desteğe ihtiyaç duyan insan, sesini duyurmak için bir arada olmaktan neden imtina eder? Oysa harekete geçme isteği, aynı düşünceyi savunabilme ihtimali hep durur içimizde. Kabullenemediğimiz, yanlış gördüğümüz şeyin üzerine tek başımıza gitmeye cesaret edemeyiz; ama gidebilenlere de hayran oluruz hep ve isteriz içten içe ülkemde birçok şey ters gidiyorken bir şey yapmalı! Tarih de, bu ortak hedef uğruna bir araya gelenleri, hedefe yürüyenleri ve sonuca varanları, yani aslında tersine işleyen güçler dengesi içinde akıllı kurdun hikâyesini yazar durur. Rus Çarlığı’nın yıkılması, Çin Devrimi, Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesi ve daha niceleri…
Bugün İran’dan bir çığlık tüm dünyaya yayılıyor. Henüz 22 yaşındaki Mahsa Amini, örtünme kurallarına riayet etmediği gerekçesi ile İran ahlâk polisi tarafından işkence görmesi sonucu kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Yıllardır insanca ve özgürce yaşamak adına gerici düzene karşı mücadele eden İranlı kadınlar için bardağı taşıran son damla oldu. Amini’nin ardında protestolara katılan Hadis Nafaji, İran’da güvenlik güçleri tarafından 6 kurşunla vurularak öldürüldü. Şimdi ise şeriat düzenine, siyasal İslamcılığa, gericiliğe ve baskıcı rejime karşı sadece kadınlar değil, herkes başkaldırıyor. Sokaklarda başörtülerini yakıyor, saçlarını kesiyor, genci yaşlısı demeden sokaklardan taşıyorlar. Tüm bu eylemleri, işkenceyi ve öldürülmeyi göze alarak sosyal medyanın gözü önünde yapıyorlar. İran’dan yükselen değişim rüzgârı özgür, laik ve eşit bir düzen içinde yaşamak isteyen tüm toplumları sarıyor. Değişim, bir bütünün parçası olmakla geliyor. Bugün ve daha önce olan tüm mücadeleler kısaca şunu anlatıyor: Örgütlenenler, güçleniyor; güçlenenler adalet ve eşitliğe ne pahasına olursa olsun kavuşuyor!
Bizler, kendimizi nasıl tanımlıyorsak tanımlayalım, Atatürk’ün gençleri, seneler önce bize bırakılan Hitabe’nin her bir satırını aklımızda tutarak, ilke ve devrimlerini kılavuz edinerek yürümek zorundayız hedefe, O’nun işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine. Yaşıyoruz ve görüyoruz dünyada, güzel ülkemizde olanı biteni; yanan her bir ağaç için, öldürülen her bir kadın için, eğitime ulaşamayan ve geleceği çalınan çocuklar için, emeği sömürülen onlarca emekçi için, erkler elinde oyuncak haline gelen hukuk için, vicdanımız olan laiklik için bugünümüz ve yarınımız için birleşmeliyiz!
Av. BUSE ŞAHİN
Similar Posts:
- Orhun Ayhan Yazdı: “Millet Kavramı ve Atatürk’ün Millet Tanımı”
- DOĞU ANADOLU KEMALİZM ÇALIŞTAYI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
- NE YAPMALI?
- Uğur Erülker Yazdı: “ANLAMAK DEĞİŞİMİN TA KENDİSİDİR”
- Ahmet Ayçiçek Yazdı: “Genç Kemalistler”