Balyoz Davası

ANSIKLOPEDI

4/15/20252 min read

Balyoz Davası, 2003 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde planlandığı iddia edilen bir darbe girişimine ilişkin olarak açılan ve 2010’lu yıllarda kamuoyunu derinden sarsan bir yargı sürecidir. Bu süreçte, birçok şerefli Türk subayı, akademisyenler ve gazeteciler tutuklanmış, uzun süre cezaevinde kalmış ve bazıları bu süreçte yaşamını yitirmiştir.​

Kumpasın Delilleri ve Yargı Süreci

Dava sürecinde sunulan dijital delillerin sahteliği, uzman raporları ve bilirkişi incelemeleriyle ortaya konmuştur. Örneğin, bazı belgelerin içerdiği yazı tiplerinin, belgelerin iddia edilen tarihlerinde mevcut olmadığı tespit edilmiştir. Ayrıca, belgelerdeki tarih ve içerik uyumsuzlukları, delillerin güvenilirliğini sorgulatmıştır.​

Yargıtay, 2015 yılında, delillerin sahteliği ve usulsüzlükler nedeniyle Balyoz davasındaki mahkûmiyet kararlarını bozmuş ve sanıkların beraatine hükmetmiştir. Bu karar, davanın bir kumpas olduğunu resmi olarak teyit etmiştir.

Mağduriyetler ve Kumpas Şehitleri

Balyoz davası sürecinde, birçok asker ve sivil, haksız yere suçlanmanın getirdiği baskı ve onur kırıcı muameleler nedeniyle yaşamlarını yitirmiştir. Bu süreçte, bazı kişiler intihar etmiş, bazıları ise sağlık sorunları nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Ali Tatar, Enver Arpalı, Abdulkerim Kırca, Olgun Ural, Berk Erden, Kaşif Kozinoğlu, Kuddusi Okkır gibi isimler, bu süreçte devrim şehidi olarak anılan isimlerden bazılarıdır.​

Sorumlular ve Güncel Durumları

Balyoz davasını yürüten bazı hakim ve savcılar, daha sonra FETÖ üyeliği suçlamasıyla yargılanmış ve mahkûm edilmiştir. Bu kişiler arasında, davanın savcısı ve bazı hakimler bulunmaktadır. Ayrıca, davaya ilişkin sahte belgeleri temin edip ve yayımlayarak adeta tetikçilik görevi gören gazeteciler de yargılanmış ve bazıları hapis cezasına çarptırılmıştır.​

Balyoz davası, Türkiye'de yargı, medya ve siyasi iktidar ilişkilerinin nasıl bir silah hâline getirilebileceğinin çarpıcı bir örneği olmuştur. Kemalist subayların sistematik biçimde hedef alındığı bu süreç, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kurumsal yapısında derin yaralar açmış; “kumpas davaları” kavramını siyasi literatüre kazandırmıştır.