1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü
ANSIKLOPEDI
4/17/20252 min read


1 Mayıs, dünya genelinde işçi sınıfının hak mücadelesinin simgeleştiği, emeğin onurunun ve toplumsal dayanışmanın öne çıktığı bir gündür. Kökeni 19. yüzyılda sanayileşmenin yoğunlaşmasıyla birlikte, işçilerin ağır çalışma koşullarına ve uzun çalışma saatlerine karşı başlattığı mücadelelere dayanır. 1886 yılında ABD'nin Chicago kentinde 8 saatlik iş günü talebiyle yapılan grevler ve ardından yaşanan Haymarket Olayı, 1 Mayıs’ı uluslararası işçi sınıfı için sembolik bir güne dönüştürmüştür.
Uluslararası İşçi Birliği (II. Enternasyonal) tarafından 1889 yılında alınan kararla 1 Mayıs, “işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü” olarak kabul edilmiştir. O günden bu yana, birçok ülkede işçiler bu günü taleplerini dile getirdikleri, kazanımlarını hatırlattıkları bir eylem ve anma günü olarak kutlamaktadır.
Türkiye’de 1 Mayıs ilk kez 1923 yılında resmî olmayan bir biçimde kutlanmış, Cumhuriyet döneminde ise kimi dönemlerde yasaklanmış, kimi dönemlerde ise kitlesel biçimde kutlanmıştır. 1977 Taksim 1 Mayıs'ı, Türkiye emek tarihinin en kitlesel ancak en acı günlerinden biri olmuş; yüz binlerce işçinin katıldığı mitingde açılan ateş sonucu 34 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu olay, Türkiye'de 1 Mayıs'ın yalnızca bir kutlama değil, aynı zamanda sınıf mücadelesinin hafızasına kazınmış bir gün olduğunu göstermiştir.
Bugün Türkiye’de 1 Mayıs, resmi tatil olarak kabul edilmesine rağmen, tarihsel ve sınıfsal anlamından büyük ölçüde arındırılmış, sembolik bir güne indirgenme riskiyle karşı karşıyadır. Çalışma hayatında güvencesizlik, düşük ücretler, uzun mesailer, sendikalaşma hakkının önündeki engeller ve iş cinayetleri hâlâ işçi sınıfının temel gündem maddeleri olmaya devam etmektedir. Öyle ki, Türkiye iş kazaları ve işçi ölümleri açısından Avrupa’da ilk sıralarda yer almaktadır.
Öte yandan 1 Mayıs, yalnızca mavi yakalı işçilerin değil, tüm emekçilerin – beyaz yakalıların, güvencesiz çalışanların, işsizlerin ve emeklilerin – ortak sesi haline gelmektedir. Giderek derinleşen ekonomik kriz koşulları, artan hayat pahalılığı ve sosyal devletin gerilemesi, emeğin değerini hatırlatan bu günün daha da anlam kazanmasına neden olmaktadır.
Ancak birçok kentte 1 Mayıs'ın özgürce kutlanması önündeki engeller, kolluk kuvvetlerinin sert müdahaleleri ve anayasal gösteri hakkının kısıtlanması, emeğin sesiyle devletin baskı aygıtları arasındaki gerilimi göstermektedir. Bu durum, 1 Mayıs'ın hâlâ bir hak ve özgürlükler mücadelesinin parçası olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
1 Mayıs, sadece geçmişin kazanımlarını anma günü değil; bugünün sömürü ilişkilerini sorgulama ve geleceğin daha adil bir toplumunu inşa etme kararlılığının da ifadesidir. Gerçek bir “emek ve dayanışma günü”, yalnızca yasalarla değil; emeğin örgütlü gücüyle, hak ve eşitlik mücadelesiyle mümkün olabilir.