YAŞAMA SEVİNCİ VEREN “ŞAHANE HAYAT”
Zor bir yaşam var. Hep bir mücadele içindeyiz. Yaşamın sertliği bize çok şeyleri ıskalatıyor. İsteklerimizi gerçekleştiremiyoruz. Hayallerimizden uzaklaşıyoruz.
Bu zorlu hayat, yaşama sevincimizi azaltıyor. Hayatımızı sorgulatıyor. Belki de ‘keşke dünyaya gelmeseydik’ dedirtiyor.
Acaba öyle mi? Ya Hayatımız Şahane ise…
İşte bunu anlatıyor; “It’s a Wonderful Life” filmi… Türkçesi, “Şahane Hayat…” Frank Capra yönetmenliğinde 1946 yılında çekilmiş. Siyah beyaz bir film…
Bence içinde bütün renkleri barındıran bir film. Çünkü film izlendikçe insanın içine bir yaşama sevinci doğuruyor. Sizi rahatlatıyor. Mutluluktan, gözleriniz yaşarıyor. Nasıl mı?
Filmin başrolünde James Stewart var. George Bailey karakterine hayat veriyor. “Bedford Şelaleri” adlı küçük bir şehirde yaşıyor.
Çok yetenekli biri… Hayalleri var. Bütün dünyayı gezip görmek istiyor.
Üniversitede mühendislik okumak istiyor. Sonra hava alanları inşa etmek istiyor. Hatta 100 katlı gökdelenler dikmek istiyor. “Kilometrelerce uzunluğunda köprüler kuracağım” diyor.
Küçük köhne bir ofiste hayatı boyunca tıkılıp kalmak onu bunaltıyor.
Bir de bölgenin en zengin adamı var: Henry F Potter… Anadolu ağzıyla “zalım” biri…
Bir de Donna Reed’in hayat verdiği, Mary karakteri var. Gözleri aşkla sevgiyle parlayan bir kadın… O hayaline kavuşuyor, George Bailey ile evleniyor, çocukları oluyor.
Kahramanımız, “Köhne” diye nitelendirdiği ofisten insanlara yardım ediyor.
Onların en temel ihtiyacını karşılıyor. İnşaat ve Kredi Birliği sayesinde onlara evler yapıyor.
İnsanın kendi çatısını, odasını, duvarlarını istemesi eski bir dürtü. Ama şartlar çok zor. Artık kendi evine sahip olmak dünyanın en zor işi…
Kahramanımız, cemiyetin bütün alt düzey işlerini yapan fakir kesimine evler inşa ediyor.
Hem de bankanın kredi başvurusunu reddettiği insanlara…
Bu insanların, güzel bir evde yaşamaları için yaşlanana kadar para biriktirmelerini istemiyor.
Bu insanların, “Güzel evlerde yaşayarak çalışmaları ve ölmeleri çok mu?” diye soruyor.
Modern Robin Hood… Robin Hood zenginden çalıp fakire dağıtırdı.
Kahramanımız, fakirden alıp çalmadan fakire kredi verip ona taksitle ev inşa ediyor.
Zengin ve “zalım” karakterimiz Potter ise tüm bunlara karşı…
“Ayak takımı” diye nitelendirdiği insanların kafalarını imkansız hayallerle doldurduğu için Kahramanımıza kızgın… İnşaat ve Kredi Birliği’ni de bu nedenle yok etmek istiyor.
Ne kadar tanıdık değil mi? Tıpkı Yeşilçam filmlerindeki gibi… Ama bitmedi.
George Bailey, tüm yaptığı bu güzel ve iyi işlere karşın mutsuz…
Çünkü o hayallerini gerçekleştiremediği için kendisini tutsak eden işinden nefret ediyor.
Ama bu insanları da “zalım” Potter’a bırakıp gidemiyor.
Ayrıca fazla kazanamadığı için geçim sıkıntısı çekmesi onun diğer bir sıkıntısı…
Tam da bu sırada yaşamın bir talihsizliği onu köşeye sıkıştırır. Eli kolu kilitlenmiştir.
Artık onu iflas, skandal ve hapis bekliyordur.
Hayata geldiğine lanetler okur. Pişman olur yaşamından. “Keşke hiç doğmasaydım” der.
İşte, filmin kırılma anı da burasıdır. Bir makas değişikliği olur filmde…
Dileği gerçekleşmiş, doğmamıştır.
Kahramanımız artık hiç kimsedir. Dünya onsuzdur.
Hiç düşündünüz mü kendimizin doğmadığı bir dünya nasıl olurdu?
Hiç kimse olsaydık şekil ve biçim verdiğimiz çevremiz ne olurdu?
Yaşam ne şekilde oluşurdu?
Çok sevdiğiniz eşiniz, anneniz, babanız ne olurdu? Hatta çocuklarınız kim olurdu?
Kendimizin olmadığı bir dünya hayatı… Yokuz… Elimizin ürettikleri de yok.
Ve doğal olarak kendimizin olmadığı bir yerde çevremiz bambaşka bir şekilde yaratılıyor.
Garip değil mi?
Bir insanın hayatı birçoğunun hayatını etkiliyor. O olmayınca da geriye kocaman bir boşluk kalıyor.
İşte sırf hiç kimse olmanın nasıl bir sonucu olduğunu görmek istiyorsan ya da yukarıdaki soruların cevabını merak ediyorsan, Şahane Hayat filmini mutlaka izlemelisin.
Similar Posts:
- Feridun Öncel Yazdı: “PSİKOLOJİ ALTINDA CORONA VİRÜSÜN SANAYİ ÖĞRETİLERİ”
- MEMLEKETİN KRONİK HASTALIĞI: “AYDIN YETMEZLİĞİ”
- DOĞU ANADOLU KEMALİZM ÇALIŞTAYI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
- İNKILÂP BİTTİ Mİ?
- Kaan Eroğuz Yazdı: “Sağ Popülizm, Kültürel Mirasın Kullanımı ve Kemalizm”