Kaan Eroğuz Yazdı: “Sağ Popülizm, Kültürel Mirasın Kullanımı ve Kemalizm”
Yirminci yüzyılın sonuna doğru iki kutuplu dünya sisteminin sosyalist bloğun dağılmasıyla sona ermesi, tüm dünyada ciddi bir tarihsel kırılma anı yarattı. Kapitalist ve sosyalist blok arasındaki ekonomik ve siyasi duvarların yıkılması çoğu sosyal bilimcinin küreselleşme terimiyle tanımladığı şekliyle bilginin, sermayenin, ulaşım ve iletişimin dünya tarihinde görülmediği oranda hızlandığı ve çok kısa sürelerde dünyanın bir ucundan diğer ucuna taşındığı “daha pratik ancak daha güvencesiz” bir dünyanın içinde olduğumuzu gözler önüne serdi.
Reel sosyalizmin çöküşü kimi post-modern aydınlar tarafından en genel itibariyle sosyalist düşüncenin geri çekilişi hatta “ölümü” olarak yorumlanmakla birlikte birçok düşünür bu savlarını daha da genelleştirerek meta anlatılar olarak eleştirdikleri modernizmden beslenen tüm siyasal ideolojilerin eskimiş, kullanışsız hale gelmiş, ölü anlatılar olduğu iddiasında bulunacak kadar ileriye gitti. (Türkiye’de Kemalizme dönük eleştirilerin entelektüel ve siyasal alanda yoğunlaşması da bu döneme rastlar ve bu eleştiriler post-modern iddiaların temel savlarından beslenir.) Solun ve aydınlanma felsefesinden beslenen tüm anlatıların “daha yaşanılabilir, daha eşit, daha adil, daha özgür” bir ülke ve toplum tahayyülleri, insanlığı yarının daha güzel günlerine dair umut ve inançla dolduran siyasal söylemleri post-modern eleştirilerin ve solun yirminci yüzyıl sonunda yaşadığı mağlubiyetin bir neticesi olarak önemini ve güvenini yitirmeye dolayısıyla da insanlığı geleceğe dönük siyasal ve sosyal beklentilerinden vazgeçen, yaşanılan anın olabildiğince hızlanan akışını yakalamaya çalışan, gündelik hayatın karmaşasında kaybolan varlıklar haline gelmelerine yol açtı. Yaşanılan anın ve yaşadığımız dünyanın kontrolümüz dışına çıkması, insanları kontrol edemediğimiz dünyaya alternatif bir mikro dünya kurmaya, daha kontrollü ilişkiler yaşamaya itti. Solun geri çekilişi ve insanlığa yaşanılandan farklı daha umutlu bir gelecek projesi sunamamasının bir sonucu olarak insanların var olanı değiştirmeye yönelik kaybolan motivasyonları ve siyasal/toplumsal program eksikliği bu “alternatif mikro dünyayı” gelecekte değil “geçmişte” aramalarına yol açtı. Ünlü Amerikalı sosyolog Richard Sennett, küreselleşen dünyanın yarattığı parçalanmış karakterin geçmişe meylini şu şekilde ifade ediyor:
“Esnek, parçalanmış şimdiki zamanda, yalnızca geçmişte olanlara dair tutarlı anlatılar oluşturmak mümkün görünür; ne olabileceğine dair tahminsel bir anlatı oluşturmak artık mümkün değildir.”[1]
Dünyanın, küreselleşmenin bir sonucu olarak 1990’lardan itibaren hızla sürüklendiği “güvencesizlik durumu” ve yine aynı yıllarda solun yaşadığı mağlubiyet sonrası yarına/geleceğe dönük umutlu siyasal söylemler inşa edememesi, 2008 krizi sonrası tüm dünyada yükselişe geçen sağ popülizmin üzerinde yükseldiği iki ana tema oldu. Sağ popülist hükümetlerin solun yaşadığı mağlubiyetten sonra bir türlü yeniden kuramadığı gelecek söyleminin toplumda yarattığı boşluğu (bugün yaşanılanı unutturan alternatif mikro dünyayı) “şanlı, başarılı, destansı geçmişlerinde” kurması, insanlara bugün yaşanılan tüm olumsuzlardan sıyrılmak için geçmişi yad etmeye ve geçmişin mutluluklarıyla kendi günlük mutsuzluklarını aşabileceklerini inanmaya yöneltti. Bu noktada Romanya doğumlu din tarihçisi Mircea Eliade’nin kendini söylenceye kaptıran insanı betimlediği ünlü pasajı sağ popülist söyleme kendini kaptırmış insanı tasvir etmek için oldukça isabetli bir anlatım sunuyor:
“Kendini söylenceye kaptıran insanlar içinde bulundukları geçen zamanın gerçekliğini unuturlar. Söylenceye kendini kaptıran insan kendini başka bir dünyada bulur. Bu dünya, öyle bir dünyadır ki, içinde yaşadığımız sorunlu dünyadan çok farklıdır. Söylenceler, dinleyeni adeta hikayenin kahramanı, süper insanı haline getirirler.”[2]
Gündelik hayatta karşılaştıkları sıkıntıları geçmişlerindeki başarılı, mutlu günlerinin destansı anlatımlarıyla yenmeye çalışan insanlar, küreselleşmenin yarattığı güvencesiz tehdit ortamında ise siyasal stil olarak güçlü, popülist liderlerin korumacı ve “öteki”ne tehditkar siyasal söylemlerinden etkilenerek destek vermeye başladılar. Türkiye özelinde Yeni-Osmanlıcı söylemin kullanılmaya başlanması, Osmanlı Devleti’nin ve Türk tarihinin daha eski dönemlerindeki önemli zaferlerin içeriğini kapsayan dizi, film, belgesel ve kitapların medya ve kamusal alanda görünür kılınmaya çalışılması (Althusserci anlamda devletin ideolojik aygıtlarının çalıştırılması) veya yakın dönemde iktidarın daralan hegomonik yönetme kabiliyetini genişletmek amacıyla Ayasofya müzesini tekrar ibadete açması bu bağlamda sağ popülist politika örnekleri arasında sayılabilir. Sağ popülist liderler kendi ülkelerinde kimi özgün karakterler göstermekle beraber genel olarak bu iki temel vurguyu siyasal iktidarlarının devamlılığı noktasında kullanmayı başardı. Macaristan’da Obrador, ABD’nde Trump ve Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan kendi iktidarları döneminde bu söylemlere en sık başvuran sağ popülist lider örnekleri arasında sayılabilir. Kartezyen düşünceyi kendi siyasal söylemlerinin ve politikalarının merkezine oturtan bu liderler, toplumsal olay ve grupları iyi-kötü, beyaz-siyah, vatansever-vatan haini gibi zıtlıklar üzerinden inşa etmeye ve iç/dış tehdidi diri tutacak söylemleri devamlı kamusal alanda dile getirmeye meyilli oldular.
Kitlelerin sağ popülist liderlere meyletmesinin nedenleri üzerine 2017 yılının Mart-Mayıs ayları arasında kartopu yöntemi kullanılarak 6 Avrupa ülkesinin 6 şehrinde, her şehirde 20 kişiyle derinlemesine mülakatlar yapılmış ve bu araştırma sonucunda temel bazı çıkarımlar elde edilmiştir. “Avrupa’da yükselen aşırı sağ popülizme meyleden kitlelerin bu eğilimlerini besleyen motivasyonları nelerdir?” araştırma sorusunda öne sürülen hipotez doğrulanmıştır. Araştırmanın hipotezine göre, popülist hareketlerin asıl kaynağı sosyo-ekonomik ve psikolojik nitelikli sorunlar olup, bu sorunlarla baş edemeyen kitlelerin popülist siyasal stil kullanan (kültüralist, milliyetçi, dinsel söylem kullanan) siyasetçiler tarafından mobilize edildikleri görülmüş, popülizmin var olan sorunların asıl kaynağı olmayıp uzun yıllara dayanan merkezi siyasetin basiretsizliğinin bir sonucu olduğu ve sistem karşıtlığı üzerinden beslendiği sonuçlarına ulaşılmıştır.[3]
Araştırma sonucunun gösterdiği üzere sağ popülist parti ve liderleri destekleyen kitlelerin temel motivasyonu sosyo-ekonomik sorunlardan ve bu sorunların yarattığı psikolojik durumdan kaynaklanmaktadır. Sol/modernist anlatıların toplumun ezilen kesimlerine daha adil ve daha eşit bir ekonomik ve sosyal program sunamaması, halkın gündelik hayattaki sorunlarına eğilememesi, iktidarın çizdiği sınırlar içerisinde soyut ve karşıtını güçlendiren bir muhalefet anlayışıyla hareket etmesi sağ popülist parti ve liderlerini alternatifsiz bırakmaya ve iktidarlarının sürekliliğini sağlamaya sebep olmaktadır. Gelecek yoksa geriye sadece geçmiş kalıyor. Türkiye’de neo-liberalizmin revizyonist kılıflarını sol/sosyal demokrasi etiketi altında pazarlayan sol (?) parti ve grupları bir kenara bırakırsak modernist/aydınlanmacı bir kurucu siyasal pratik olan Kemalizmin, geleceği inşa edecek, toplumun gündelik hayatında karşılaştığı özellikle ekonomi temelli sorunlarına cevap üretecek bir “Gelecek Programına” sahip olması gerekiyor. Sağ popülist politikaların aynasında geçmişi sürekli pazarlayan, bugünün gerçekliğine ve bugünün sırtımıza yüklediği sorumluluklara gözlerini kapayan bir Kemalizm anlayışı her şeyden önce Kemalizmin donuklaşmasına, devrimci karakterinden arınmasına ve böylelikle karşıtını güçlendirirken kendisini geçmişin hülyalarına hapseden bir kimliğe bürünmesine yol açıyor. Geçmişimizin deneyimleri ve birikiminden güç almakla birlikte anlamamız ve analiz etmemiz gereken bir “bugün”, gözlerimizi dikmemiz gereken bir “yarın” ve kuracağımız bir “gelecek” var. Bunu başaracak aydın birikimimiz var. Yeterli değilse daha fazla okuyalım, daha fazla çalışalım. Kitleleri harekete geçirecek genç, inançlı siyasetçilerimiz yetişiyor. Yoruldukları yerde onlara omuz verelim. Köhne rejimi yıkacak, Cumhuriyeti gerçek manasıyla yeniden kuracaksak kendimizi ona göre yetiştirip, söylemin ötesine “Harekete” geçelim.
Kaan Eroğuz
KAYNAKÇA
- Elıade Mircea, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi 1, Alfa Yayınları, İstanbul, 2017
- Elliott Anthony, Çağdaş Sosyal Teoriye Giriş, Dipnot Yayınları, Ankara, 2016
- Kaya Ayhan, Avrupa’da Sağ Popülizm ve Kültürel Mirasın Kullanımı, Bilim Akademisi Sosyal Bilimler Yaz Okulu Siyaset Bilimi Seminerleri, 2020
[1] Anthony Elliott, Çağdaş Sosyal Teoriye Giriş, Dipnot Yayınları, Ankara, 2016, s.404
[2] Mircea Elıade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi 1, Alfa Yayınları, İstanbul, 2017, s.37
[3] Ayhan Kaya, Avrupa’da Sağ Popülizm ve Kültürel Mirasın Kullanımı, Bilim Akademisi Sosyal Bilimler Yaz Okulu Siyaset Bilimi Seminerleri, 2020
Similar Posts:
- Kaan Eroğuz Yazdı: “Kemalizmin Mevzi Savaşı ve İttifaklar Siyaseti Üzerine”
- Kaan EROĞUZ Yazdı: “Anlatılan Bizim Hikayemizdir: Türkiye’de Genç İşsizliği Sorunu”
- Uğur Erülker Yazdı: “ANLAMAK DEĞİŞİMİN TA KENDİSİDİR”
- Ezgi Büyükkayın Yazdı: “En Son Ne Zaman Oy Verdiniz ?”
- KEMALİST VE KEMALİZM -2-