Kaan EroğuzSiyasetYazılar

Kaan Eroğuz Yazdı: “Müdafaa-i Hukuk”

İnsanlar, yaşadıkları tarihsel aralıktaki toplumsal olaylara karşı konumlanışları, haksızlıklara karşı tutumları ve ideolojik tutarlılıklarıyla var olurlar. Bugünün tahlilleri, dünden devralınan tarihsel mirasın doğru kavramlar üzerinden özümsenmesi ve yorumlanmasıyla bir iç tutarlılığa oturur ve geleceğe aktarılır.


Türkiye Cumhuriyeti’ni var eden ve cumhuriyet yaşadığı sürece var olacak temel kavramlardan biri de “Müdafaa-i Hukuk” yani hukukun savunulmasıdır. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde işgalcilere karşı başlatılan milli direnişler, ulusumuza karşı yapılan haksız ilhakları dünya kamuoyuna duyurmak, Türk milletinin, dünyanın diğer hür milletleri gibi bağımsız, eşit ve onurlu bir yaşam sürmesi gibi haklı talepleri üzerinden yükselmiş, kurulan bu yerel direniş birimleri daha sonra Mustafa Kemal Paşa önderliğinde “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında birleştirilmiştir. “Müdafaa-i Hukuk” kavramı rastgele yapılmış bir tercih değildir. Bu tercih, Türk ulusal bağımsızlık savaşının hangi değerler üzerinden gerçekleştiğini, cumhuriyetin hangi ilkeler paydasında Türk ulusunu bir araya getirdiğini açık bir şekilde göstermektedir. Bu bakımdan hukukun üstünlüğü ve hukukun savunulması bu topraklarda zafere ulaşan bağımsızlık mücadelesinin temel dayanağı olmuştur.


2008 yılı sonrası ülkenin vatansever asker-sivil-aydın kesimlerine yönelik gerçekleşen kumpas davalarının ve FETÖ-AKP eliyle anayasaya aykırı bir şekilde kurulan “Özel Yetkili Mahkemelerin” yarattığı hak gasplarının kirli emel ve amaçları bugünde çeşitli kanallarla devam etmektedir. Öyle ki, iktidar bloğunun ortağı Devlet Bahçeli, Mümtazer Türköne gibi tescilli fetöcü, cumhuriyet düşmanlarını allayıp pullarken (1) Müyesser Yıldız gibi vatansever gazetecileri ipe sapa gelmez ithamlarla suçlanmasına göz yummaktadır. Terör örgütlerine ve terör propagandası yapan her türlü kişi ve gruplara karşı gerçekleştirilen başarılı yasal süreçler muhalefetin tümünü susturmaya ve sindirmeye yönelmekte, bu durum terör unsurlarına karşı gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmesi gereken hukuki süreçlere de leke sürmektedir. Toplumdaki rıza kuvvetini kaybeden her siyasal iktidarın zor aygıtlarına daha fazla dayanmasına uygun bir şekilde, De facto olarak 7 Haziran seçimleri sonrası, resmi olarak ise 2017 Referandumu sonrası kurulan saray rejimi de zora ve baskıya dayanmakta, devletin ideolojik aygıtlarının yetersiz kaldığı yerlerde zor aygıtlarını muhalif kesimlere karşı kullanmaktadır.


Saray rejiminin bu zora dayalı baskısı ve bu baskının sadece terör örgütü ve unsurlarına karşı değil muhalif vatansever kesimlere karşı da genişletmek istediği çeşitli meslek gruplarına karşı başlattığı operasyonlarda gözlenmektedir. Yıllarca kumpas davalarında vatanseverlerin davalarını takip etmiş, kendisi de kirli kumpaslar sonucu hapis yatmış Müyesser Yıldız ve diğer vatansever gazetecilerin uğradığı hak gasplarından, son günlerde avukatların gerçekleştirdiği “Savunma yürüyüşünde” karşımıza çıkan baskı ve hukuksuzluklara, pandemi sürecinde sermayeyi beslerken emekçi kesimleri daha da yoksullaştıran ve ölüme terk eden politikalara varıncaya kadar toplumun bir çok kesimine uğratılan hukuksuz uygulamalar bu gözlemlerimizi doğrulayan ana başlıklardan bazılarıdır.


Ülkemizin en saygın ve güvenilir kurumlarının tek tek saray rejimine eklemlendiği, “tek adam yönetiminin” günden güne ülke politikalarının işleyişinde hakim kılındığı bir süreçte vatansever, cumhuriyetçi kişi ve gruplara düşen görev, hak ve hukuk mücadelesini azınlıktaki terör savunucusu grupların tekeline bırakmadan “Müdafaa-i Hukuk” cephesinde birleştirmek, cumhuriyeti ve cumhuriyetin üstünde yükseldiği hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerini yeniden vatan sathında hakim kılmak olmalıdır. Özgürlüğü mafya babalarına, tacizcilere, cumhuriyet düşmanlarına tanıyan, vatansever muhalefeti ise hapishanelere tıkayıp susturmak ve sindirmek isteyen bir siyasal rejimin ne terör örgütlerine karşı samimi bir mücadele yürütebilmesi ne de cumhuriyetin yarattığı çağdaş hukuk devletini yaşatabilmesi mümkün değildir.

Kaan Eroğuz

(1)- ilgili haber için bknz: https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/son-dakika-bahceli-mumtazer-turkonenin-davasi-tekraren-degerlendirilmelidir-5891022/

Similar Posts:

Loading

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir