İrem Yılmaz Yazdı: “Siyaset Psikolojisinde Travmalarla Etnik Kimlik Sorunu”
TRAVMA NEDİR?
Travma birey üzerinde fiziksel ya da ruhsal açıdan hasar bırakmış yaşantı ve yara olarak tanımlanır. Biz bu makalede ruhsal travmayı işleyip ruhsal travmanın insan ruhunda açtığı yaralardan ve hasarlardan bahsedeceğiz.
Olağan yaşantımız dışında, beklemediğimiz biçimde ortaya çıkan ve hayatımızın geri kalan yaşantısını birçok şekilde etkileyen olaylara ruhsal travmatik olaylar denir. Kişi üzerinde çaresizlik, korku ve birçok olumsuz hissiyat bırakır. Travmanın temelinde farklı birçok sebep mevcuttur. Travma sonrası travmaya gösterilen tepkiler travmanın asıl sebebini ve sonuçlarını ortaya koyar, Bu durumla beraber de yaşanılan travma sonrası stres bozukluğuna uygun çözümler üretilir ve travmaya yönelik terapi uygulanır. İnsan kaynaklı travmalar şiddet, taciz, suç ve terör travmaları olarak nitelendirilir. Etnik kimlik sorunsalı ve terör kaynaklı travmalar insan kaynaklı ve ruhsal travmalara dahildir.
ETNİK KİMLİK NEDİR?
Etnik kimlik bireyin inanç ve değerlerine bağlı olarak yaptığı seçimleri, kişinin temeli ve geçmişi, geleceği ile de bağlantılı kimlik gelişiminin bileşenidir.[1] Erikson’a göre kimliğin oluşumu ergenlik boyunca şekillenmekte ve bir arayış sürecinden geçerek bir kimlik alanına bağlanmakla sonuçlanmaktadır. Erikson bu geçiş dönemini psikososyal moratoryum olarak adlandırmakta ve bu süreçte gençlerin bir kimlik edinmeden, bir kimliğe bağlanmadan farklı roller denediklerini belirtmektedir.[2]
Ergenlik dönemi Erikson’un da düşüncelerini destekler şekilde etnik kimlik oluşumu ve diğer kimlik oluşumlarının yapılanmasında en önemli süreçlerden biridir. Gençler özellikle bu dönemde somuttan çok soyut kavramlar üzerinde belirli bir olgunluğa erişerek kendi kimliklerinin oluşumuna katkı sağlamaktadırlar. Bu noktada özellikle de etnik azınlıkta olan geçlerin önemli bir kesimi ise toplumun etnik azınlığında bulunmayan gençlere nazaran daha sancılı ve şiddetli bir dönem geçirebilmektedir. Ancak bu süreçte araştırmaların da desteklemesiyle anlaşılan odur ki aile faktörü bu noktada önemli bir rol oynar. Ailenin tutumu, etnik kimliğe bakış açısı ve aile büyüklerinin bunu genç kuşağa aktarımı bilhassa etnik kimlik kavramının bireyde oluşması konusunda önemli bir faktöre sahiptir.[3]
Bireyin kimlik oluşumunda aile desteği ve aile fikirleri ne kadar çok etki ediyorsa bireyin çevresi ve akran grubu da aynı şekilde bu kimlik oluşumuna etki etmekte ve katkı sağlamaktadır. Birey ergenlik döneminde bir ortama ve topluluğa ait olma hissiyatını ön plana çıkarırken bu isteğine paralel etnik kimlik kazanımlarını da ortaya çıkarmak istemektedir. Bu nedenlerle etnik kimlik nedenini ve gelişimini anlamak için en doğru seçenek çocuk ve ergen psikolojisini anlamaktan geçer. Etnik bilinç ve etnik kimlik özellikle bu dönemlerde bireyin ailesi, akranları ve gördüğü kültürel değerlerle yoğurularak oluşuyorsa bireyi birey yapan bu özelliği arka plana atmadan bireyin etnik kimlik oluşumunu sağlıklı ve başarılı bir biçimde oluşturmasında faktörlerin soyut ya da somut katkı sağlaması önemlidir. Eğer bu katkı sağlanmazsa etnik kimlik bilinci düzeyli ve yerinde bireyde oluşmazsa bu etnik kimlik sorunsalına dönüşür ve bu sorun da etnik terör bağlamına yol açar. Örneğin Türkiye’de PKK terörü ideolojik olarak başlamış ve daha sonrasında bir etnik terörizme dönüşmüştür. PKK kendi ideolojisini savunma ve benimseme kelimeleri altında vatana savaş ilan etmiştir. PKK nın benimsemiş olduğu bu tavır etnik kimliğe bürünmüş ve Kürt etnik kimliğini terörizm yoluyla kendine amaç edinmiştir. Etnik kimliğin yanlış benimsetilmesi, aktarılması ve birey tarafından da yanlış benimsenmesi terörizm gibi olumsuz sonuçlar doğurur. Etnik kimliğin yanlış benimsenmesi ile beraber kimliğini oluşturmaya çalışan kişinin bu süre zarfında yaşadığı her olay önemli sonuçlara yol açmaktadır. PKK lideri Abdullah Öcalan’ın bahsedeceğimiz konuşması bize bu noktada örnek olacaktır:
‘İpini koparmış bir çocuktum, kuş avlardım ve fistanım doluydu. Bütün çocukları bir kuşun butu için dağa çıkarırdım. Babam sinmiş bir insandı, yükselme hırsı yoktu. Onun en büyük eylemi dağa çıkıp küfretmekti. Babam güçsüzlüğün güce döndürmesini hissettirdi. Annem güçlü ama çok kavgacıydı. Babam zavallı yorgun argın eve gelir ve ekmek isterdi. Annem başına vurur gibi verirdi. Ben son derece çelişkili bir ortamın ürünüyüm, her gün evde, komşuda kavga vardı. Aile değerlerinden çocukluktan beri kuşku duymaya başladım. Ürkek ve çekingen bir çocuktum. İnsanlara 40 metre uzağından bakardım. Babam Ermenilerle dosttu, Türklere, faşistlere karşıydı. Ben de Ermenilerin mazlum insanlar olduklarını gördüm. Anamın anası Türktür, Kürtçeyi sonradan öğrendi. Ben Kürt halkı mücadelesine Kürt olduğum için değil, sosyalist olduğum için el attım. Çocukluğumu anlatıyorum çünkü sonraki gelişmeler bunda gizlidir. Ben Kürtlüğün bittiği noktada ortaya çıktım. Ben Kurmancım, Kurmancı aşiret bağlarının çözüldüğü Kürttür. Benimki Barzani ve Talabani gibi aşiret Kürtçülüğü değil. Benimki yoksulluktan geliyor. Kurmancı en çözülmüş Kürt kesimidir. Bizim köy ve aile ise tamamen çözülmüştür. Ben burada kendimi diriltmeye çalışıyorum. Babam bu çözülmüşlükte herkesçe dışlanmıştı.’[4]
PKK liderinin cümlelerinden de anlaşıldığı gibi çocukluk ve ergenlik döneminde Öcalan’ın ailesinden kaynaklı belirli travmaları olmuştur. Şemalar anne baba genlerinden çocuklara da aktarılır. Öcalan babasında gördüğü yetersizlik ya da kusurluluk şemalarını bir noktada kesmek isterken etnik kimliğinin kendine yarattığı sorunla beraber terörizme yönelmiş ve aile kavramına, bağlarına karşı olan, oluşması gereken inancını yok etmiştir. Öcalan bu noktada sadece bir örnekken aile şemalarından, travmalarından ve etnik kimliğini belirleyememek gibi sorunlardan kaynaklı yolunu bulamayan ülkemizde birçok genç mevcuttur ve bu nedenle yanlış bir yola girme seçenekleri göz önünde bulundurulmalıdır. Ergenlikte yerleşmeye başlayan etnik kimlik kavramı azınlıkta bulunan etnik toplumda yetişen ergenlerin düşüncesinde bu kimlikleri mağduriyet ve ezilmişlik hissiyatı uyandırabilir. Terörizm onların gözünde yaralarını sarmak için bir tedavi kürü olarak imgelenmektedir. Sonuç olarak teröre yatkınlık çocukluk, ergenlik, travmalar ve şemalarla doğrudan bağlantılıdır. Çocukluk döneminde aile içi ihmaller, şiddet, taciz, ensest, eşlerin ve çocukların dövülmesi travmatik etkendir. Bu noktada ailelere ve aile içindeki yetişen bireylere yöneticiler ve medya öz saygı, etnik kimlik oluşumu gibi kavramları doğru olanaklarla doğru biçimde yansıtmak üzere harekete koyulmalıdır.
KAYNAKÇA
- Akın Ahmet, Eyüp Çelik, Ümran Akın, Psikolojide Güncel Kavramlar Politik Psikoloji, Ankara, Mobel Yayıncılık, 2019
- Abdülkadir Çevik, Politik Psikoloji, Ankara, Dost Kitapevi Yayınları, 2010
- Claudia Herbert, Travma Sonrası Psikolojik Tepkileri Anlamak (Travmaya Uğrayanlar ve Aileleri İçin Rehber), İstanbul, Psikonet Yayıncılık, 2007
[1] Ahmet Akın, Eyüp Çelik ve Ümran Akın, Psikolojide Güncel Kavramlar Politik Psikoloji, Mobel Yayıncılık, 2019, syf 22.
[2] a.g.e, syf 79.
[3] Bknz: https://link.springer.com/article/10.1023/A:1010389607319
[4] Abdülkadir Çevik, Politik Psikoloji, Dost Yayınları, Ankara, 2010, syf 89.
Similar Posts:
- Ezgi Büyükkayın Yazdı: “Sandığa Giderken”
- İrem Yılmaz Yazdı: “SİYASET PSİKOLOJİSİ VE ÖZ YETERLİLİK”
- Tomris Keskin Yazdı: “Bir Garip Düzen”
- Ezgi Büyükkayın Yazdı: “En Son Ne Zaman Oy Verdiniz ?”
- DAHA ADİL BİR TÜRKİYE UMUDUYLA