BAĞIMSIZLIK YÜRÜYÜŞÜNÜN 100.YILINDA: MUSTAFA KEMAL GİBİ HAZIRIZ – Kaan EROĞUZ
İnsanlık tarihi, toplumların önüne çıkan engelleri büyük mücadeleler sonucu köklü devrimlerle ve toplumsal mücadelelerle aşmasının ve günümüzün modern demokrasi ve özgürlük birikimini inşa etmesinin tarihidir. Dünyanın çeşitli coğrafyalarında çeşitli milletlerin gerçekleştirdiği bu ileri sıçrayışlar kendi coğrafyaları ve toplumlarıyla sınırlı kalmamış diğer coğrafya ve toplumları da etkilemiş ve beslemiştir. Bu bakımdan her toplumsal mücadele kendinden önceki tarihsel birikimden güç ve kuvvet almış, tarih adeta bir “trambolin” görevi görmüştür.
Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde Büyük Kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türk milletinin gerçekleştirdiği Ulusal Bağımsızlık Mücadelemiz de insanlığın bu köklü tarihsel birikiminde önemli bir yer edinmiştir. Yüzyılın başında kapitalist batılı devletlerin başta Türk milleti olmak üzere doğunun geri kalmış mazlum milletlerini boyunduruk altına almak için başlattığı emperyalist paylaşım savaşı Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kenetlenen Türk milletinin kararlı ve destansı mücadelesiyle yenilmiş, bağımsız ve çağdaş bir ülkenin küllerinden doğmasıyla sonuçlanmıştır. Türk milli kurtuluş hareketi emperyalizme karşı başarıya ulaşan ilk ulusal bağımsızlık savaşı olması özelliğiyle doğunun emperyalizm tarafından sömürülen diğer mazlum milletlerini de etkilemiş ve yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren Asya ve Afrika kıtalarında yaşanacak olan ulusal bağımsızlık savaşlarının en önemli itici unsurunu oluşturmuştur. 19 Mayıs 1919’da Samsun’da yakılan ateş, Hindistan’dan Cezayir’e Mısır’dan Küba’ya kadar dünyanın mazlum milletlerinin emperyalizme karşı verdikleri mücadelede önlerini aydınlatmıştır.
BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİNİN İKİ ÇİZGİSİ
İzmir’in işgali sonrası Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının İstanbul’dan Bandırma Vapuruyla ayrılıp Samsun’a geçerek organize etmeye başladıkları bağımsızlık mücadelesi sadece emperyalizme karşı verilmiş bir mücadele değildir. Ulusal bağımsızlık mücadelesi emperyalist devletlerin ve onların güdümündeki taşeron devletlerin yanı sıra bütün saltanat ve hakimiyetini ülkeyi işgal eden emperyalist devletlere bağlamış bulunan padişaha ve onun temsil ettiği Osmanlı sarayına karşı da girişilmiş bir “Anadolu İhtilali” mücadelesidir. Nitekim başta Havza Genelgesi olmak üzere İstiklal yolu üzerinde gerçekleşen tüm kongrelerde ve yayınlanan tamimlerde bu vurguyu teyit etmek mümkündür. Bu tarihsel olgu Ulusal Bağımsızlık Mücadelesinin, Türk Milletini tutsak eden tüm zincirleri kırma ve gerçek anlamda “Tam Bağımsızlık” hedefini gerçekleştirme iradesini ortaya koyduğunu göstermektedir. Türk milletini padişahın kulu, marabası haline getiren saltanat rejimine karşı Ulusal bağımsızlık savaşının “Anadolu İhtilali” rolü emperyalizme karşı verilen mücadelenin ayrılmaz bir parçası olması bakımından göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Ulusal Bağımsızlık Savaşını başarıya götüren bu iki mücadele çizgisinin zaferle sonuçlanması yeni kurulan devletin Cumhuriyet rejimi patikasına doğru emin adımlarla ilerlemesini sağlamıştır.
KURTULUŞUN KARARGAHI: MECLİS
Dışarıda emperyalizme içeride ise emperyalizmin işbirlikçiliğine soyunan Osmanlı sarayına karşı başarıya ulaşan ulusal bağımsızlık mücadelemizin ana karargahı 23 Nisan 1920’de açılan Büyük Millet Meclisi olmuştur. Kurucu meclis bağımsızlık mücadelesini bizzat millete dayandırmış, gücünü ve iradesini milletten almıştır. Ulusal birliğin merkezi haline gelen 1. Meclis, emperyalizmi Anadolu topraklarından atmış ve Türk milletini tek bir kişinin kölesi haline getiren saltanat rejimini yıkmıştır. Büyük Kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk ve diğer milli kurtuluş kahramanlarımız, kurulan meclisle birlikte egemenliği kayıtsız şartsız millete verme iradesini tüm dünyanın gözü önünde ortaya koymuşlardır. Anadolu’da çeşitli etnik kökenlere sahip Türkiye halklarının Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir araya gelerek gerçekleştirdikleri ulusal bağımsızlık mücadelesi, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuracak olan Türkiye halklarının millet olma ve ulus bilinci kazanma yolunda attıkları önemli bir aşamayı temsil etmektedir. Türk milleti emperyalizmin ve ortaçağın zincirlerini bu ulus bilinci ve birlikteliğiyle koparıp atmıştır.
Halkın kongre kongre örgütlenmesi, elindeki avucundakini seferber etmesiyle 1922 yılında zafere ulaşan şanlı bağımsızlık mücadelemiz Türk tarihine ve dünya tarihine altın harflerle geçmiştir. Cumhuriyet’in ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk tarafından Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanılmaya başlanan 19 Mayıs, milli mücadelede şehit düşen genç vatan evlatlarına bir minnet borcu olduğu kadar Atatürk’ün gelecek genç kuşaklara olan güveninin de bir göstergesi olarak anlaşılmalıdır.
YILDA GENÇLİĞİN MESAJI
2019 Türkiye’sinde ülke gençliği işte böylesine köklü bir tarihsel mirasa sahip olmakta ve bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından kendisine yüklenen sorumluluk bilincinin ağırlığını ve özgüvenini üzerinde taşımaktadır. Günümüz Türkiye’sinin içinde bulunduğu siyasal ve sosyal durum bu sorumluluğun ağırlığını ve haklılığını daha da arttırmıştır. Atatürk gençliği ülkenin mevcut durumunun tahlilini yapmaya muktedirdir ve bu tahlili yaparak çözüm reçetelerini ortaya koyacak sorumluluğa ve iradeye de sahiptir.
Bir asır önce Tam Bağımsızlık şiarıyla verdiğimiz var olma mücadelemizin kazanımları ağır tahribatlar sonucu zedelenmektedir. Siyasi bağımsızlığı iktisadi bağımsızlıkla taçlandıran kurucu kadroların ülkesi buğdayı ithal edecek bir bağımlılığa evrilmektedir. Şeyhlerin şıhların müritlerin ülkesi olamaz denilen ülkede devletin önemli kurumları cemaat ve tarikatların toplantı evlerine çevrilebilmekte yine bu cemaat ve tarikatlar haince girişimlerde bulunabilmektedir. Adım adım saraydan alınıp millete verilen egemenlik günümüzde tekrar saraylarda toplanmakta, meclis devletin karar alma mekanizması içerisinde geri plana atılmaktadır. Bir asır önce ülkemizi boğmak isteyen emperyalizm yine mazlum milletlerin ve ülkemizin toprak bütünlüğünü tehdit etmekte, teçhizatlandırdığı ve beslediği terör örgütleri vasıtasıyla dünyayı kan gölüne çevirmektedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaş millet tanımının içi boşaltılmak istenmekte etnik, bölücü ve ayrıştırıcı bir millet tanımı ülke gençliğine empoze edilmektedir. Neoliberal ekonomi politikaları üretim ekonomimize zarar vermekte, iktisadi bağımsızlığımızı yeni kapitilasyonlar vasıtasıyla yabancı sermayenin sömürüsüne terk etmektedir. Ezcümle, uğruna bağımsızlık mücadelesi verdiğimiz tüm değerler içeriden ve dışarıdan ağır saldırılara maruz kalmaktadır.
Türk gençliği, bağımsızlığını ve cumhuriyetini her ne şartta olursa olsun korumakta kararlıdır. Büyük vatansever Türk şairi Nazım’ın dediği gibi “ateşi ve ihaneti gören” neslin bugünkü temsilcileri; Ergenekon ve Balyoz ihanetlerini, milli bayramları kutlama yasaklarını, Habur rezaletlerini, Oslo görüşmelerini, 15 Temmuz hain darbe girişimini, andımız yasağını ve daha nicelerini görenler, yüz yıl önce yakılan Kuvayı Milliye meşalesini tüm bu “ateşin ve ihanetin” ortasında gururla ve kararlılıkla taşımaktadır.
Kuşağımızın görev ve sorumlulukları belki de Cumhuriyet tarihinin en ağır görev ve sorumluluklarını oluşturmaktadır ancak bu görev ve sorumlulukları yerine getirmemizi sağlayacak güçlü bir tarihsel birikim, güçlü bir “19 Mayıs” mirası bulunmaktadır. Tek ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’de ve Bursa Nutku’nda bizlere seslenişi her zamankinden çok daha kıymetli ve hayatidir. 100 yıl önce Mustafa Kemal’in Samsun’da attığı adımı ileriye taşımak 2019 Türkiye’sinde Atatürk Gençliğinin asli görevidir.
İşte biz; Türk Gençliği
Ulusal Bağımsızlığımızın 100. Yılında,
Mustafa Kemal gibi cesur,
O’nun gibi kararlı
Ve O’nun gibi sarsılmaz bir inançla,
Ülkemize, milletimize ve insanlığa olan sorumluluklarımızı kavrıyor,
Bağımsızlığımıza ve Cumhuriyetimize her kim kastedecek olursa binlerce Mustafa Kemal olarak karşılarına dikileceğimizi ilan ediyoruz.
Mesajımız budur; Bağımsızlık yürüyüşünün 100. Yılında Mustafa Kemal Gibi Hazırız!
Kaan EROĞUZ
Similar Posts:
- YÖN’ÜMÜZÜ AYDINLATANLAR – Kaan EROĞUZ
- Öncülük ve Metot – Kaan EROĞUZ
- “TEMEL OLAN İÇ CEPHEDİR”!
- KEMALİZM – Ahmet AYÇİÇEK
- ATTİLA İLHAN’I ANLAMAK – Gazi ÖMEROĞLU