Av. Neslihan Özfidan Yazdı: “İstanbul Sözleşmesi Nedir?”
İstanbul Sözleşmesi’nin 4 temel amacı vardır:
- ŞİDDETİ ÖNLEME: İstanbul Sözleşmesi’nde ilk olarak şiddeti önleyici tedbirlerden
söz ediliyor. Sözleşme, imzacı devletlere, “şiddetin ortaya çıkmaya cesaret
edemeyeceği, kamusal ve özel her alanda eşitlikçi bir toplum yarat” diyor.
“Toplumsal cinsiyet eşitliğini bütün topluma, eğitimler de dahil olmak üzere, her
türlü yolla yayın, öğretin, benimsetin” diyor. Sözleşme, taraf devletlerin her türlü
şiddet eylemini ve ayrımcılığı önleyecek gerekli yasal ve diğer tedbirleri almasını
zorunlu kılıyor. Sözleşmenin özünde yer alan “toplumsal cinsiyet” kavramı için
“toplum tarafından kadın ve erkeğe yüklenen ve sosyal olarak kurgulanan roller,
davranışlar ve eylemler” tanımı yapılıyor ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama
amacını içermeyen her türlü yasal mevzuatın, kadına şiddeti önlemekte yetersiz
kalacağını savunuyor. Sözleşmede, “Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde olduğu
düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine
dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kaldırılması
amacıyla, kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının
değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır” deniyor. Sözleşmede
“Taraflar kültür, töre, gelenek veya namus gibi kavramların bu sözleşme
kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin
edeceklerdir” deniyor. Sözleşme taraflardan, toplumun tüm bireylerinin her türlü
şiddet olayının önlenmesine aktif bir biçimde katkıda bulunmasını teşvik etmelerini
istiyor. Her türlü şiddetin engellenebilmesi için eğitimin önemine vurgu yapıyor.
Resmi eğitim müfredatına, “kadın erkek eşitliği toplumsal cinsiyet rollerinin
toplumsal klişelerden arındırılması, karşılıklı saygı, kişisel ilişkilerde çatışmaların
şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete
dayalı şiddetin önlenmesi ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların” öğrencilerin
öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi isteniyor. Sözleşme,
bu ilkelerin yaygın eğitimin yanı sıra spor, kültür ve eğlence tesislerinde ve medyada
yaygınlaştırılmasına yönelik gerekli tedbirleri almakla da tarafları yükümlü kılıyor.
Taraflardan ayrıca şiddet olaylarını önleme amacıyla, özellikle aile içi şiddet
girişiminde bulunanların şiddeti dışlayan davranışlar benimsemelerine yönelik eğitim
programlarının oluşturulması isteniyor. Cinsel suç girişiminde bulunanlar için de
benzer şekilde eğitim programlarının oluşturulması talep ediliyor. - ŞİDDETTEN KORUMA: Şiddetsiz bir toplumun hemen yaratılmasının güçlüğü
karşısında Sözleşme, “hemen şiddetsiz bir toplum yaratamazsan, tehdit söz
konusuysa, başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm kesimlerini şiddete karşı
etkin olarak koru” diyor. Somutlaştırmak gerekirse, “6284 sayılı Kanunu tam
manasıyla uygula, 6284’ün ülkenin her karakolunda, her adliyesinde, her
hastanesinde, sağlık ocağında ayrı ayrı kamu görevlilerinin keyfine ve yorumuna
göre uygulanmasına veya uygulanmamasına izin verme, uygulamayı kolluğun,
yargı ve sağlık mensuplarının inisiyatifine bırakma, bunları uygulamayanların
çekineceği tedbirler al ve üzerine ciddiyetle git” diyor. Bu anlamda yasal mevzuatı
hakkıyla uygulamayan kamu görevlilerine uyarı, kınama gibi disiplin cezaları
verilmesi, görevi ihmal, görevi kötüye kullanma, suçu bildirmeme suçu vb nedeniyle
soruşturma başlatılması gibi caydırıcı yöntemler uygulanabilir. Devlet
görevlilerinden ve kurumlarından sözleşmenin getirdiği yükümlülüklere uygun bir
biçimde görevlerini yapmaları isteniyor. Bu açıdan ülkemizde adalet, içişleri, sağlık,
aile/çalışma/sosyal hizmetler ve eğitim bakanlıklarının ve çalışanlarının etkin
koordinasyonunun sağlanması gerekiyor. Sözleşme ile kolluk kuvvetlerinin her türlü
şiddet eylemine karşı mağdurlara yeterli korumayı derhal sağlamaları ve
müdahalede bulunmak için yasal ve diğer tedbirleri almaları zorunlu kılınıyor. Şiddet
eylemlerine maruz kalmış mağdurlara, kısa ve uzun dönemli uzman desteği
hizmetleri sağlanması sözleşmede zorunlu kılınıyor. Şiddet olayına tanıklık eden
çocuklara da psiko-sosyal danışmanlık hizmeti sağlanması sözleşmede yer alan
yükümlülükler arasında. Cinsel şiddet mağdurlarına hem tıbbi hem de psikolojik
destek sağlanması öngörülüyor. Bu kapsamda Şiddet Önleme ve İzleme
Merkezlerinin il bazlı değil, ilçe/semt bazlı oluşturulması ve ihtiyacı karşılayacak
şekilde yeterli uzmanla çalışması gerekiyor. Başta kadın ve çocuklar olmak üzere
şiddet mağdurlarına yeterli sayı ve kapasitede barınaklar (sığınma evleri) sağlanması
da sözleşmenin gereklerinden biri. Sözleşme taraflardan, şiddet olaylarıyla ilgili,
gizlilik ilkesi kapsamında ve ülke çapında 7/24 faaliyet gösteren, ihtiyaca cevap
verecek yeterli sayıda uzmanın çalışacağı ücretsiz telefon hatları oluşturmalarını
istiyor. Bu kapsamda ALO 183 hattı arandığında meşgule düşmemesi ve her an
ulaşılabilir olması için bu hizmetin kapasitesinin arttırılması gerekiyor. Sözleşme
ayrıca mağdurların şiddet uygulayanlara karşı hukuki yollara başvurmasının ve
tazminat almasının da önünü açıyor. Sözleşme taraflara, “zorla gerçekleştirilen
evliliklerin geçersiz ve hükümsüz kılınabilmesini veya sona erdirilmesini temin
edecek yasal veya diğer tedbirleri alma zorunluluğu” getiriyor. Sözleşmede taraflar,
bir kişinin ya da çocuğun evliliğe zorlanmasının cezalandırılmasını da temin etmekle
görevlendiriliyor. “Taraflar bu sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet
mağdurlarının uygun engelleme veya koruma emirlerinden yararlanmasını temin
edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır” deniyor. - ETKİN KOVUŞTURMA VE CEZALANDIRMA: Üçüncü adımda da diyor ki,
“şiddeti önleyici bir toplum yaratamadın, bireyi korumak istedin ama
koruyamadın, ola ki kadınlar başta olmak üzere bir birey, uğradığı şiddet nedeniyle
zarar gördüyse, o zaman en azından etkin kovuşturma yap ve etkin ceza sistemin
olsun, bu tür davalarda adaleti sağla, takım elbise kravatla geldi diye ve sair takdiri
indirim sebeplerini uygulama” diyor. - GÜÇLENDİRME: Son olarak da, sözleşme “bunları yapıyor olman da yetmez, başta
kadınlar olmak üzere, tüm dezavantajlı grupları geleceğe dönük nasıl
güçlendireceksin, onun somut yol ve yöntemlerini oluştur ve uygula” diyor. Taraf
devletlerden sözleşme hükümlerinin yerine getirilmesi için gerekli finansal ve insan
kaynaklarını tahsis etmeleri, başta kadınlar ve diğer dezavantajlı gruplarla ilgili
çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşlarını desteklemeleri ve bu kuruluşlarla
işbirliğine gitmeleri de isteniyor. Şiddeti önlemeye yönelik politikalar geliştirilerek
güçlendirmeye ilişkin, toplumda “küçük yaştan itibaren eğitimde, toplumsal
cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yapılmalı” ve “tüm
kamu çalışanları için düzenli olarak toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak meslek
içi farkındalık eğitimleri düzenlenmeli” diyor.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:
İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesiyle; 6284 sayılı yasanın dayanağını
oluşturan ve normlar hiyerarşisine göre Anayasamızda kanunların da üzerinde bir
konuma sahip olan bu milletlerarası sözleşmenin hükümleri esas alınarak doğrudan
uygulanma imkanı ortadan kaldırılmış oldu. Zira 6284 sayılı Yasa’nın 1. Maddesi’nde
“Amaç, kapsam ve temel ilkeler” şöyle belirlenmiştir:
“Madde 1 – (1) Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi
bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru
olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak
tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
(2) Bu Kanunun uygulanmasında ve gereken hizmetlerin sunulmasında aşağıdaki
temel ilkelere uyulur:
a) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmeler, özellikle Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve
Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) ve
yürürlükteki diğer kanuni düzenlemeler esas alınır.
…”
6284 sayılı yasaya temel ilke olarak getirilen, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile
İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ile
yani İstanbul Sözleşmesi ile; başta kadınlar olmak üzere, şiddete maruz kalan
çocuklar, yaşlılar, engelliler, LGBTİ+ bireyler gibi şiddet mağduru olan herkes için
uygulama alanı olan:
4
şiddet mağdurlarına barınma yeri ve geçici maddi yardım sağlanması,
psikolojik, meslekî, hukukî ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti
verilmesi,
hayati tehlikenin bulunması halinde geçici koruma tedbiri (şiddet uygulayan
kişinin evden uzaklaştırılması, şiddet mağduru olarak korunan kişilere ve bu
kişilerin bulundukları konuta, okula, işyerine yaklaşmamasının) sağlanması,
şiddet uygulayan kişinin bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için
başvurması ve tedavisinin sağlanması gibi
önleyici ve koruyucu tedbirlerin, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesiyle artık herkes
için alınmayabileceği, bu tedbirlerin uygulanması için kamu kurum ve kuruluşlarının
görev ve sorumluluklarının sıkı sıkıya takip edilmeyebileceği, bu tedbirlerin
sağlanması için gerekli ve yeterli uzman personelin ve maddi kaynağın ayırılmasından
kaçınılabileceği ifade edilmiş oldu.
Ayrıca 1989 yılından bu yana Türk Medeni Kanunu’ndaki düzenlemeyle, cinsel
eğilimi nedeniyle, yasal olarak cinsiyet değiştirme hakkına sahip bireylerin, cinsiyet
temelinde özel olarak korunması gereken gruplar arasında sayılmayabileceği de
belirtilmiş oldu. Oysa Türk Medeni Kanunu’nun “Cinsiyet değişikliğinde” başlıklı, - Maddesi’nde:
“Cinsiyetini değiştirmek isteyen kimse, şahsen başvuruda bulunarak mahkemece
cinsiyet değişikliğine izin verilmesini isteyebilir. Ancak, iznin verilebilmesi için, istem
sahibinin on sekiz yaşını doldurmuş bulunması ve evli olmaması; ayrıca transseksüel
yapıda olup, cinsiyet değişikliğinin ruh sağlığı açısından zorunluluğunu bir eğitim ve
araştırma hastanesinden alınacak resmî sağlık kurulu raporuyla belgelemesi şarttır.
Verilen izne bağlı olarak amaç ve tıbbî yöntemlere uygun bir cinsiyet değiştirme
ameliyatı gerçekleştirildiğinin resmî sağlık kurulu raporuyla doğrulanması hâlinde,
mahkemece nüfus sicilinde gerekli düzeltmenin yapılmasına karar verilir.” hükmü yer
almaktadır.
Görüldüğü üzere, yasal mevzuatımızda bireylerin cinsel yönelim ve
eğilimlerine ilişkin ilk ve tek düzenleme 8 Mart 2012 tarihinde Resmi Gazete’de
yayımlanarak iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiş olan İstanbul Sözleşmesi
değildir, Türk Medeni Kanunu’nda 1989 yılından bu yana cinsel yönelimi ve eğilimi
nedeniyle bireylerin cinsiyet değiştirmesi yasal olarak mümkündür.
İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesiyle ülkemizde başta kadınlar olmak üzere,
hiçbir ayrım yapılmaksızın her bireye yönelik şiddet olgusunun üzerine bütüncül bir
yaklaşımla gitmeye ilişkin zihniyetin oluşması için gayret içinde olmak yerine,
toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı bir toplum düzeninin benimsendiği ve bunun
getirdiği cinsiyete dayalı şiddet olaylarındaki artışın önlenmesine ilişkin en önemli
araçlardan biri olan bu yasal düzenlemeden yani İstanbul Sözleşmesi’nden ve onun
yukarıda 4 ana başlık halinde anlatmaya çalıştığımız
1- Şiddeti önleme,
2- Şiddetten koruma,
3- Etkin kovuşturma ve cezalandırma,
4- Güçlendirme
amaçlarının şiddetle mücadelede esas alınmasından vazgeçildiği ifade edilmiş oldu.
Oysa İstanbul Sözleşmesi;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası,
Taraf olduğumuz diğer uluslararası sözleşmeler,
Türk Medeni Kanunumuz ve
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun
ile uyumlu bir hukuki yapıda olup hiçbir ayrım gözetilmeksizin şiddetsiz bir toplum
olma idealini gerçekleştirmenin çok önemli yasal dayanaklarından biridir.
Sonuç olarak, ülkemizde son yıllarda artan şiddetin nedeni İstanbul Sözleşmesi
değil, İstanbul Sözleşmesi’nin Eğitim, İçişleri, Adalet, Aile/Çalışma/Sosyal Hizmetler,
Sağlık Bakanlıkları ve diğer ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından bütüncül bir
yaklaşımla ve gerçek bir eşgüdüm içerisinde ülkemizin her bir ilinde, ilçesinde,
mahallesinde, köyünde hakkıyla ve layıkıyla uygulanmamış olmasıdır.
Melek Neslihan ÖZFİDAN
(Hukukçu)
Similar Posts:
- KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN HAKKINDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
- ŞİDDETİ NASIL ÖNLERİZ?
- İstanbul Sözleşmesi Yaşatır I Kemalist Yön Hareketi Hukuk Birimi
- KEMALİST VE KEMALİZM -2-
- Sağlık Masası Raporu